Sabah uyanmadan önce alarm değil, telefondaki bildirimler kaldırıyor bizi uykumuzdan. Güne kahveyle değil, ekranla başlıyoruz. Oturduğumuz yerden alışveriş yapabiliyor, tüm banka işlemlerimizi halledebiliyor, sıcak yemeğimizi sipariş edip kapımızdan teslim alıyoruz. Konfor mu dediniz? Evet, fazlasıyla var. Peki, bu tarifsiz konforun ardındaki görünmez bedel ne?
Teknoloji, hayatımızı tartışmasız bir şekilde kolaylaştırdı, bunu inkar etmek mümkün değil. Ancak aynı zamanda bizi bir parmak hareketine bağımlı hale getirdi. Tuşsuz bir kapıyı açmakta zorlanan, internet bağlantısı olmadan yolunu bulamayan, bir mobil uygulama çalışmadığında ne yapacağını bilemeyen bir topluma dönüştük. "Kolay" olan her şeyin ardında, farkında bile olmadan içine sürüklendiğimiz dijital bir labirent var. Özgürlük gibi görünen bu erişim kolaylığı, bazen sessizce ördüğümüz görünmez bir kafese dönüşüyor.
Evden çalışmak harika bir esneklik sunuyor. Ama gün boyu ardı arkası kesilmeyen e-postalar ve mesajlarla mesai kavramı bütünüyle silindi. Sosyal medya sayesinde anında herkese ulaşabiliyoruz, ancak aynı zamanda herkesin gözetimi ve yargısı altındayız. "Akıllı" ev aletleri işlerimizi bizim yerimize yapıyor. Peki, biz artık ne kadar "iş" yapıyoruz? Daha da önemlisi, teknolojinin yardımı olmadan gerçekten bir şey başarabiliyor muyuz?
Eskiden insanlar bir yere ulaşmak için fiziksel bir çaba sarf eder, bilgiye erişmek için kitap karıştırır, araştırma yapar, kütüphanelerde saatler geçirirdi. Şimdi her şey bir tıkla, saniyeler içinde elimizin altında. Ancak bir şeyi elde etmenin kıymeti de sanki giderek azalıyor. Emek yoksa, o şeyin değeri de eksiliyor gibi.
Teknoloji elbette doğası gereği kötü değil. Sorun, onu nasıl kullandığımızda ve hayatımızdaki yerini nasıl belirlediğimizde yatıyor. Onu kendimize hizmet ettirdiğimiz sürece, gerçek bir dosttur. Ancak her işi ona devredip rahat koltuklarımızda kalırsak, zamanla biz onun hizmetkarı oluruz. Konforla birlikte gelen bu görünmez esaret, belki de en tehlikeli olanıdır.
Kendi hayatının dümenini kendi elinde tutan bir birey mi olmak istersiniz, yoksa size ne yapacağınızı fısıldayan bir uygulamanın sadece "kullanıcısı" mı? Seçim hepimizin. Ancak unutmayın: Kolay olan her zaman özgürleştirmez. Bazen konforun bedeli, kişisel iradenin sessiz sedasız elden çıkmasıdır. Bu dengeyi kurmak için ne yapmalıyız.