Hayatımızın her anı artık cebimizde, bulutta ve sunucularda saklanıyor. Kimlik bilgilerimizden banka hesaplarımıza, özel yazışmalarımızdan en değerli anılarımıza kadar her şey dijital bir düzlemde varlığını sürdürüyor. Peki ya bir gün, tek bir sistem hatasıyla ya da görünmez bir kodlama hatasıyla "silinirsek"? Bu düşünce bile tüyler ürpertici, ancak gerçek şu ki: Biz fark etmeden varlığımız, 0'lar ve 1'lerden ibaret bir veri yığınına dönüştü. Ve bu sayılarla ne olacağı, tamamen başkalarının yönettiği sistemlere bağlı.
Eskiden bir insan aniden ortadan kaybolsa bile, en azından evinde bir aile albümü, dolabında eski bir belge, çekmecesinde birkaç not kalırdı. Şimdi ise tüm resmi belgeler dijital ortamda. Tüm fotoğraflarımız bulut depolarda. Günlüklerimiz bile bir mobil uygulamada saklanıyor. Peki ya o platform çökerse? Veya bir sistem güncellemesi sırasında verilerimiz "yanlışlıkla" silinirse, tüm bu kişisel tarihimiz de onunla birlikte buharlaşır mı?
Bundan sadece birkaç yıl önce, büyük bir bulut servis sağlayıcısının yaşadığı teknik bir hata, milyonlarca kullanıcının verisini geri dönüşü olmayacak şekilde kaybetmesine neden oldu. O gün, sadece dosyalar değil, insanların yıllarca biriktirdiği geçmişleri, emekleri ve en değerli anıları da adeta yok oldu. Üstelik çoğu kişinin ne fiziksel bir yedeği vardı ne de alternatif bir planı.
"Her şey internette var, merak etme" cümlesi, artık o kadar da güven verici değil. Çünkü internette olan her şey, sadece tek bir tıkla, bir sunucu arızasıyla ya da kötü niyetli bir saldırıyla aniden silinebilir. Dijital dünyada yok olmak, düşündüğümüzden çok daha yakın bir ihtimal haline geldi.
Kimlik bilgilerimiz, sağlık kayıtlarımız, iş portföyümüz, en özel yazışmalarımız… Tüm bu devasa veri yığını bir günde buharlaşırsa, geriye ne kalır? Bizi tanımlayan her şey sadece bir ekranın öbür tarafında yaşıyorsa, biz gerçekten var mıyız?
Belki de her şeyin dijital yedeğini almak kadar, bazı şeyleri hala kağıda yazmanın, somut tutmanın kıymetini hatırlamalıyız. Teknoloji bize büyük bir konfor sağlıyor ama sonsuzluk vaadi vermiyor. Ve unutmayın, dijital kazalar, fiziksel kazalar kadar görünür ve duyulur olmayabilir. Ancak etkisi, küçük bir hafıza kartının ötesinde, koca bir hayatı silip süpürebilir.
Gerçekten var olmak istiyorsak, sadece internete değil, iz bırakacağımız insanlara ve dokunulabilir, somut hayata da güvenmek zorundayız. Aksi takdirde, bir gün sistem çöktüğünde, sadece veriler değil, biz de adeta silinmiş olacağız.