Bir zamanlar televizyon karşısında sabırla dizi bekleyen bir nesildik. Şimdi ise dünya, 15 saniyelik videolarla dönüyor. Göz açıp kapayıncaya kadar geçen o kısa sürede ne mi oluyor? Koca bir kuşak, düşünmeden izlemeye, sorgulamadan tüketmeye ve yüzeyde kalmaya alıştırılıyor. Üstelik bunu en çok yapan uygulamanın adı: TikTok.

TikTok, başta masum bir eğlence gibi sunuldu. Danslar, makyaj videoları, pratik bilgiler derken herkes oradaydı. Ama sonra bu platform, sadece eğlenmek için değil, zihinleri şekillendirmek, algıları yönlendirmek ve dikkati dağıtmak için bir sahneye dönüştü. Bugün bir çocuk, günde saatlerini TikTok’ta geçiriyor. Ama o saatlerde öğrendiği şey bilgi değil; hızlı tüketim, boş içerik, anlık haz. Bir şeyin derinine inmeyi bırakın, başlığını okumadan fikri oluşuyor artık insanların.

Dahası var. TikTok yalnızca bir eğlence uygulaması değil, aynı zamanda bir gözetleme aracı. Hangi videoyu ne kadar izlediniz, nerede durdunuz, hangi müziği sevdiniz… Hepsi algoritmanın bir parçası. Ve bu algoritma, sizi sadece içerikle değil, davranış biçiminizle de şekillendiriyor. Hızlı, tepkisel, yüzeysel… Derin düşünceye yer yok.

Bazı ülkelerin TikTok’u ulusal güvenlik tehdidi olarak görmesi boşuna değil. Çünkü bu platform sadece bireyi değil, toplumu da dönüştürüyor. Sosyal medyada şimdiye kadar görülmemiş bir hızda içerik tüketiliyor. Bu içerikler arasında doğruyla yanlışı ayırt etmek giderek zorlaşıyor. Bilgiyle komplo teorisi, uzman görüşüyle sokaktan geçenin tahmini aynı formatta sunuluyor. Altına bir müzik, üzerine birkaç yazı – ve işte karşınızda milyonlara ulaşan, kaynağı belirsiz bir "gerçek." Artık ne okunduğuna değil, ne kadar izlendiğine, ne kadar paylaşıldığına bakılıyor. Bu da gerçeği ikinci plana atıyor; çünkü algoritma, hakikati değil ilgiyi ödüllendiriyor.

Bu durum yalnızca bir kültürel yozlaşma meselesi değil, aynı zamanda bir güvenlik riski olarak görülüyor. Örneğin Hindistan, 2020 yılında TikTok’u tamamen yasakladı. Gerekçe? Kullanıcı verilerinin Çin’e sızdırıldığına dair endişeler ve ulusal güvenlik riski. ABD, TikTok’un devlet çalışanlarının telefonlarında kullanılmasını pek çok eyalette yasakladı, bazı eyaletlerde ise tamamen kaldırılması yönünde adımlar attı. Avrupa Birliği Komisyonu, çalışanlarından TikTok'u kaldırmalarını istedi. Bu hamleler, yalnızca veri güvenliği değil, aynı zamanda bilgi manipülasyonu ve toplumsal algı yönetimi gibi daha derin tehditlere karşı bir refleks olarak görülüyor.

Çünkü TikTok yalnızca bir video platformu değil; aynı zamanda bir zihin mimarı. Neyin önemli, neyin önemsiz olduğuna karar veren, dikkat sürelerini kısaltan, hafızayı yüzeyde tutan ve refleksleri hızlandıran bir yapay akış... Bu akışın içinde neyin doğru, neyin propaganda olduğunu fark etmek, özellikle genç kullanıcılar için neredeyse imkânsız hale geliyor.
Elbette TikTok tamamen şeytanlaştırılacak bir mecra değil. Doğru ve bilinçli kullanıldığında, yaratıcılığı destekleyen, sesini duyuramayanlara alan açan bir yönü de var. Ancak bu fayda, onu kontrolsüz ve sorgulamadan kullandığınızda büyük bir tehlikeye dönüşebiliyor.

Bu çağın en büyük savaşı ekranlarda veriliyor. Ve TikTok, bu savaşın en sinsi silahlarından biri. Gençlerin dünyayı algılama biçimini değiştiren, sabrı öldüren, dikkati parçalayan bir mecra. Elbette her şey gibi bu da kullanana bağlı. Ama ne yazık ki, bu mecrayı kullananların çoğu neyin parçası olduğunun farkında bile değil 

TikTok’un oluşturduğu risk bireysel mahremiyetin ötesine geçmiş durumda. Artık mesele, ulusal sınırları aşan bir dijital güvenlik sorunu. Ve bu platformun gücü, sadece eğlenceden değil, algı oluşturmadaki derin etkisinden geliyor. Eğer bir gün hayata dair kararlarımızı algoritmalar vermeye başlarsa, işte o zaman düşünebilen birey değil, yönlendirilen kitleler oluruz.