Son yıllarda sosyal medya, sadece gündemi takip etmek ya da eğlenmek için değil, yardım çağrılarıyla da dolup taşıyor. Twitter’da bir çocuk için acil ameliyat parası toplanıyor, Instagram’da kira ödeyemeyen bir aile için destek isteniyor, TikTok’ta yaşlı bir teyzenin elektriği kesilmesin diye seferber olunuyor. Bir paylaşım binlerce kişiye ulaşıyor, yüzbinlerce insan harekete geçiyor. Kimi zaman gerçekten mucizeler yaratılıyor. İnsanlar hiç tanımadıkları kişilere destek oluyor, dayanışma zincirleri kuruluyor. Sosyal medya bir yandan umut, bir yandan ekmek kapısı oluyor.

Ama her şey o kadar da berrak değil. Çünkü bu çağrıların arasında sadece gerçekten çaresiz kalanlar değil, insanların iyi niyetini suistimal edenler de var. Aynı görselin defalarca farklı isimlerle paylaşılması, sahte doktor raporları, duygusal sömürüyle yazılmış uzun hikâyeler… Bazen bir olayın gerçekliğini araştırmak günler sürüyor, bazen hiç anlaşılamıyor. “Dolandırıldım” cümlesi, yardım etmek isteyen insanların sırtında ağır bir yük haline geliyor.

Ve işte burada, en acı çelişki başlıyor: Gerçekten yardıma ihtiyacı olanlar da bu şüphenin gölgesinde kalıyor. Bir annenin “çocuğum aç” demesi bile artık sorgulanıyor. Yardım çağrılarının "etkili" olması için, kimi zaman videolar ağlatmak zorunda, yardım isteyen kişi kamera karşısında çaresizliğini performe etmek zorunda. İnsanlar artık sadece ihtiyaçlarını değil, o ihtiyacın "izlenebilirliğini" de düşünmek zorunda kalıyor. Yoksulluk görünür olmak için iyi kurguya dönüşüyor. Bu da en az sahte yardım kampanyaları kadar acımasız.

Peki, ne yapacağız? Yardım etmeyecek miyiz? Elbette hayır. Bu çağın gerçeklerinden biri de dijital dayanışma. Ama artık sadece duygularla değil, sorumlulukla da hareket etme zamanı. Yardım kampanyalarının şeffaf olması, denetlenebilir olması, güvenilir platformlar aracılığıyla yapılması çok kıymetli. Kimi zaman bir kişinin yardım alması için sadece bir fatura fotoğrafı değil, sağlam bir iletişim ağı gerekiyor. Yardım edenin vicdanı kadar, yardım alanın da güveni korunmalı.
Elimizi geri çekmek kolay. Ama her sahte hesabın, her manipülasyonun ardından yardımseverliğimizi topyekûn çöpe atmak... İşte o, telafisi zor bir kayıp olur. Bazı yardım çığlıkları gerçekten sessiz sedasız, sadece bize ulaşmayı bekliyor. Bir kişinin umudu, bir başka kişinin saniyelik kararı olabilir.

Dijital çağda yardım da değişti. Ama insani ihtiyaçlar, aynı sıcaklıkta kalmaya devam ediyor. Belki de sormamız gereken şudur: Bir sahte mesaj yüzünden kalbimizi tamamen kapatmak mı, yoksa doğru adresi bulmak için daha çok çabalamak mı daha insanca?

Unutmayalım, merhametimizi tamamen kaybedersek, yalnızca yardım taleplerine değil, birbirimize de yabancılaşırız.