Bir sabah uyandınız ve telefonunuza bir mesaj geldi: "Günaydın " ve yanında küçük, sarı bir yüz, size tatlı bir tebessümle bakıyor. Gönderen kişi tek bir kelime bile yazmamış ama siz onun enerjisini hissediyorsunuz. İşte emojilerin gücü burada yatıyor. Artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası oldular. Cümleleri tamamlıyor, duygularımızı ifade ediyor, hatta bazen kelimelerin yerini alıyorlar. Peki, bu minik sembollerin hikayesi nasıl başladı ve iletişim dünyamızı nasıl değiştirdi?
Aslında her şey 1982 yılında, Amerikalı bir bilgisayar bilimcisi olan Scott Fahlman'ın bir önerisiyle başladı. O dönemde, çevrimiçi mesajlarda niyetlerin yanlış anlaşılmasını önlemek için bir çözüm arayışı vardı. Fahlman, mizahi veya esprili mesajları vurgulamak için " :-)" sembolünü önerdi. Yani, yan çevirip baktığınızda bir gülümseme görüyordunuz. Bu basit sembol, internet tarihindeki ilk "emoji"nin atası sayılabilir. Ancak bildiğimiz anlamdaki renkli emojiler, 1999 yılında Japon tasarımcı Shigetaka Kurita tarafından geliştirildi. Kurita, insanların duygularını daha hızlı ve kolay ifade edebilmesi için 176 küçük simgeden oluşan ilk emoji setini tasarladı. Bu tasarımlar, Japonya'daki mobil iletişimde hızla yayıldı ve kısa sürede tüm dünyaya ulaştı.
Bugün emojiler, sadece mesajları süsleyen ek öğeler olmaktan çıktı. Bazen tek bir emoji, uzun bir cümlenin anlatabileceğinden daha fazla şey anlatıyor. Örneğin, (Başparmak Yukarı) "Tamam, anladım" anlamına gelirken, (Gülmekten Gözleri Yaşaran Yüz) "Bu çok komik!" ifadesini, (Kırmızı Kalp) ise "Seni seviyorum" duygusunu ifade ediyor. Eskiden uzun uzun anlatılan duygular artık bir emoji ile ifade ediliyor. Bu, iletişimi hızlandırırken, bazen duyguların derinliğini kaybetmesine de neden oluyor. Bir "Teşekkür ederim" ile bir (Elleri Birleştirmiş Yüz) aynı anlamı taşıyor olabilir mi? Belki de kelimeler hâlâ duygularımızın en güçlü anlatıcısıdır.
Emojiler evrensel gibi görünse de, bazen farklı kültürlerde farklı anlamlar taşıyabiliyor. Örneğin, Japonya'da “Eğilen Adam” emojisi saygı veya özür dilemek anlamına gelirken, Batı'da bu emoji dua etmek olarak algılanabiliyor. “Şeftali” veya “Patlıcan” gibi bazı masum görünen yiyecek emojileri, özellikle sosyal medyada farklı anlamlar kazanabiliyor. Bu yüzden emoji dili, kelimeler kadar net olmayabilir. Yanlış anlamalara yol açmamak için bazen "Gülüyor muyum, ağlıyor muyum?" diye düşünmek gerekebiliyor.
Gelişen teknolojiyle birlikte emojiler de dönüşmeye devam ediyor. Artık ten renkleri, cinsiyet seçenekleri ve kültürel çeşitlilik emojilere yansıtılıyor. Hatta animoji ve memoji gibi hareketli emojilerle ifadelerimizi daha kişisel hale getirebiliyoruz. Peki, bir gün tamamen emojilerle mi konuşacağız? Belki de gelecekte metin mesajları yerine tamamen görsellerle iletişim kuracağız. Ama ne olursa olsun, insanın en güçlü iletişim aracı yine de kelimeler olacak. Çünkü hiçbir emoji, sıcak bir ses tonunun veya içten bir mesajın yerini tam anlamıyla tutamaz.
Ama yine de, bu yazıyı bitirirken şunu eklemeden geçemeyeceğim: Bazen birkaç emoji anlatmak istediğimizden fazlasını verebilir…