Belki artık her şey elimizin altında; bayram mesajları saniyeler içinde gönderiliyor, hediyeler kargoyla kapıya geliyor, şekerlikler rafta tozlanmadan dijital cüzdanlara yerini bırakıyor. Ama bütün bu kolaylıklar içinde bir şey eksik. Bir duygu, bir sıcaklık, bir hatıra eksik. O yüzden belki de en çok bu soruyu soruyoruz: Nerede o eski bayramlar?
Sabah erkenden kalkardık. Ne pijamayla dolaşmak, ne de gözümüzü açar açmaz telefona bakmak vardı. Bayram sabahı, tıpkı bir seremoni gibiydi. Ütülü kıyafetlerimiz çoktan hazırlanmış olurdu. Yeni ayakkabılar ayağı vururdu ama kimse şikâyet etmezdi. Ayakkabının vurduğu topuk, sevinçten sızlamazdı bile. Aile büyüklerinin ellerini öpmek için sıraya girerdik. Bayram harçlığı, el öpünce alınan bir ödül değil, bir gelenekti; paradan çok, verilen sevgi kıymetliydi.
Apartman kapısından çıkınca herkes birbirine “iyi bayramlar” derdi. Komşularla merdiven aralarında rastlaşır, sohbetler edilirdi. Kapılar çalınır, evlerde kolonya ve şeker ikram edilirdi. Kurabiyeler tabaklarda hazır beklerdi. Kimsenin saati olmazdı, ama herkes bir yere yetişirdi. Çünkü bayram sadece tatil değil, ziyaret demekti. Anneanneye gidilirdi, dayının eli öpülürdü, küsler barışır, uzaktakiler hatırlanırdı.
Bayramlar, çocuklar için sadece şeker toplamak değildi. Aynı zamanda hayatın ritmini, büyüklere saygıyı, paylaşmanın değerini öğrenme zamanlarıydı. Bir çocuğun gözünde bayram, biraz heyecan, biraz sabırsızlık, biraz da şaşkınlıktı. Her yıl bir öncekinden farklı hissettirirdi. Bayramların bir hafızası vardı.
Şimdi... Şimdi çoğumuz o eski bayramları konuşmakla yetiniyoruz. Ziyaretler, yerini kısa görüntülü konuşmalara bıraktı. Çocuklar bayram harçlığını kartla alıyor, büyüklere mesaj atmak yeterli sayılıyor. Kimse kimseyi fazla yormak istemiyor ama belki de asıl yorucu olan bu duygusuzluk.
Mahallede çocuk sesleri duyulmuyor. Balkonlardan gelen "gelin buyurun" çağrıları azaldı. Televizyonlar ve telefonlar susturamadığımız bir gürültüyle yer etti sofralarda. İnsanlar fiziksel olarak yan yana ama kalben ayrı. Bayramın ruhu, biraz yalnızlığa karıştı sanki.
O eski bayramlar elbette geri gelmeyecek. Her dönemin kendine özgü bir dokusu var. Ancak bugünün imkanlarıyla o sıcaklığı yeniden yaratmak bizim elimizde. Belki bir kapı çalmakla, belki unutulan bir numarayı aramakla, belki çocuklara sadece harçlık değil, hikâyeler vermekle...
Bayram, hatırlamaktır aslında. İnsanı, geçmişi, kökleri... Bayram, birlikte kahvaltı yapmak, sarılmak, gülmek, hatıra biriktirmektir. Bugünün bayramlarında eksik olan belki de bu: hatıra biriktirmek.
Belki de mesele, “nerede o eski bayramlar” diye yakınmak değil; bugünün bayramına, o eski ruhu katabilmek. Çünkü bayram sadece bir tarih değil, bir kalp işi.
Bayramınız kutlu olsun!