AK Parti İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya’nın geçtiğimiz günlerde yayınlanan Kemeraltı ile ilgili videosunu izleyince içimden önce bir gülümseme, sonra da "keşke" dedim. Gülümsedim çünkü bir milletvekilinin, hem de iktidar partisinden bir vekilin, İzmir’in eşsiz güzellikteki hazinesini böyle içten anlatması gerçekten anlamlıydı. Videoyu izledikten sonra “keşke” dedim çünkü bu önemli konuyu, "Venedik" esprisine harcamasaydı ve doğrudan “Şimdi ne yapacağız?” sorusunu sorsaydı diye düşündüm.
Kemeraltı’nı “dünyanın en büyük alışveriş merkezi” diye anlatmak yüreğimizi ısıtsa da, biraz abartılı kaçıyor. Evet, Türkiye’nin en büyük tarihi açık hava çarşısıdır, belki de en canlısıdır. Biz İzmirliler zaten yıllardır Kemeraltı'nın kıymetini çok iyi biliyoruz. Bu nedenle bu çarşıyla ilgili olan hislerimizi daha gerçekçi bir ifadeyle anlatsak, hem doğru olur hem de beklentileri daha iyi yönetiriz.
Yağan her yağmurda meydana gelen su baskını meselesine gelince… İşte burada Sayın Kaya’ya yüzde yüz hak veriyorum. Her yağışta Kemeraltı biraz Venedik oluyor, esnaf çizme giyiyor, müşteriler mağdur oluyor ve evlerine dönüyorlar. Hiç şüphesiz bu görüntü hepimizi üzüyor. Ama bu sorun ne bugünün ne de yakın geçmişin sorunu. Bu sorun 40 yıldır var. Ve evet, ne yazık ki bu sorun halen tam olarak çözülmedi. Çözülmemesinin ya da çözülememesinin nedenleri var. Bu noktada şunu söylemek zorundayım: Bir süredir İZSU, Kemeraltı’nda etap etap yağmur suyu ile kanalizasyonu ayırıyor, eski hatları yeniliyor. Tam bitmedi, bu doğru. Ama “hiçbir şey yapılmıyor” da değil. Gece gündüz çalışan ekipler, dükkânını süpürgeyle temizleyen esnaf, bu espriyi duyunca biraz inciniyor. Bunu anlamak çok basit, esnaf turu atmak yeterli. Esnaf haklı çünkü Kemeraltı Çarşı'sı esnafın ekmek kapısı. “İzmirli ve esnaf yeterince faydalanamıyor” cümlesi de çok doğru bir tespit. Ama burada sadece belediyeyi işaret etmek yetmez. Bu çarşı, Türkiye'deki tüm büyük çarşılar gibi uzun bir pandemi dönemini yaşadı ve esnaf zor ayakta durdu. Tüm bu konular hepimizin ortak meselesi. Bu konuda esnaf da, belediye de, odalar da, milletvekilleri de masaya oturmalı.
Mahmut Atilla Kaya’nın bu videosu bir fırsat aslında. Eleştiriyle başlayıp “ayağa kaldırmalıyız” diye bitiyor. Güzel. Şimdi sıra o “nasıl” sorusunda. Kemeraltı’nı gerçekten ayağa kaldırmak istiyorsak, siyasi renkleri bir kenara bırakıp aynı masaya oturma zamanı Sayın Kaya. Esnaf dernekleri hazır, belediyenin kapısı açık, başkan orada, odalar destek vermeye hazır. Bir milletvekilinin enerjisi de varsa, geriye pek de bir şey kalmıyor sanki, öyle değil mi?
Kemeraltı hepimizin. Sevmek yetmez, korumak ve birlikte çalıştırmak gerek. Kemeraltı Çarşısı'nın var olan sorunlarını giderip, eşsiz hale getirmek için. Yeter ki niyetimiz olsun. Niyetler video ile değil de yüz yüze temasla olursa daha etkili olacaktır. Dr. Cemil Tugay'la ve Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu ile temastan sonra esnaf dernekleri, esnafın kendisi ve odalar bu işi kolayca çözüme kavuşturacaktır. Temas önemlidir, yüz yüze temas... Temas kurmak insan hayatının en temel ihtiyacıdır. Bir telefon, bir mesaj ya da yüz yüze kısa bir sohbet bile büyük sorunları çözer. Temas bir işe daha yarar; partizanlığı da yumuşatır ve yok bile edebilir. Güven duygusu da ancak düzenli temasla oluşur; böylece ön yargılar azalır, anlaşmazlıklar kolay çözülür. Siyasette ve bir şehrin sorunlarının çözümünde tarihi fırsatların çoğu, temas kurmak sayesinde çözülür. İzmir'in bileşenleri aralarındaki bağı canlı tutmazsa şikayet eder dururuz. İzmir demek "A" partisi veya "B" partisi demek değildir. İzmir'i milletvekilleri, dernekleri, odaları, STK'ları, esnafı, halkı ve belediye başkanlarıyla bir düşünmek gerekir. Sayın Kaya'ya önerim; Kemeraltı ile ilgili düşüncelerini Dr. Cemil Tugay ve Nilüfer Çınarlı Mutlu ile yüz yüze temas kurarak paylaşması... Eğer bu düşüncelerini paylaştıysa yinelemesi.
Sevgiyle kalın.