Teknolojinin insanlık tarihindeki ilerleyişi etkileyici. Artık cebimizdeki telefonlarla bankacılık işlemleri yapabiliyor, yapay zekâ destekli sistemlerle hayatımızı kolaylaştırabiliyor, birkaç tıkla bilgiye erişebiliyoruz. Ancak bu parlak tablonun görünmeyen bir arka yüzü var: Bu dünyada milyonlarca insan hâlâ bu teknolojilere erişemiyor. Dijital uçurum her geçen gün daha da büyüyor ve teknoloji, tüm insanlığı kapsayan bir çözüm değil; tam tersine, çoğu zaman derinleşen eşitsizliklerin bir parçası oluyor.

Birleşmiş Milletler’in 2023 verilerine göre dünya nüfusunun yaklaşık 2.6 milyar insanı hâlâ internet erişimine sahip değil. Bu sayı, neredeyse her üç kişiden biri demek. Özellikle Sahra Altı Afrika, Güney Asya ve bazı Latin Amerika ülkelerinde temel dijital altyapı bile hâlâ büyük bir lüks. Nijerya’nın kırsal bölgelerinde öğrenciler hâlâ radyo yayınıyla ders dinlemeye çalışıyor. Hindistan’ın bazı köylerinde internet bağlantısı o kadar zayıf ki, online eğitim hâlâ hayal. Oysa pandemi döneminde bizler “Zoom yorgunluğu” konuşurken, milyonlarca çocuk internete hiç bağlanamadı.
Türkiye’de de durum sanıldığı kadar iç açıcı değil. Kırsal bölgelerde hâlâ internete erişimi olmayan köyler, eğitimde dijital içeriklerden mahrum kalan okullar var. İstanbul’un merkezinde bir öğrenci kodlama öğrenirken, aynı yaşta bir başka çocuk Doğu Anadolu’da tablete bile sahip olamıyor. Bu sadece teknolojik bir eksiklik değil; fırsat eşitliğinin temelden baltalandığı bir durum.

Peki çözüm ne? Öncelikle, teknolojinin yalnızca şehir merkezlerine, alım gücü yüksek kesimlere değil, her bireye ulaşması gerektiğini kabul etmek gerekiyor. Devletler, dijital altyapı yatırımlarını sadece ekonomik büyüme için değil, sosyal adalet için de yapmalı. Özel sektör, teknolojiyi erişilebilir kılmakla yükümlü. Dijital okuryazarlık, temel bir eğitim hakkı olarak tanınmalı. Ucuz internet, uygun fiyatlı cihazlar ve yerel dillerde içerik, bu uçurumu kapatmak için ilk adımlar olabilir.
Teknoloji, bazıları için devrim; ama bazıları için hâlâ duvar. O duvarı aşmak, sadece kablo döşemekle değil, niyetle, eşitlikle, kapsayıcı bir vizyonla mümkün. Aksi takdirde bu çağın parlayan yüzü, karanlıkta kalan milyonları daha görünmez kılmaya devam edecek.