Dünyanın en büyük şirketleri artık petrol ya da otomotiv değil, teknoloji şirketleri. Google, Apple, Meta, Amazon, Microsoft… Her biri milyarlarca insanın hayatına doğrudan dokunan, ekosistem kuran devler. Cep telefonlarımız, internet aramalarımız, alışverişlerimiz, sosyal ilişkilerimiz hatta sağlık verilerimiz onların sunucularında saklanıyor. Peki, bu kadar büyük bir gücün hiçbir planı olmadığını düşünmek saflık değil mi?
Resmi söylemlere göre bu şirketler “hayatımızı kolaylaştırmak” için var. Her yeni güncelleme, her yeni cihaz, her yeni hizmet daha pratik bir dünya vaadiyle geliyor. Ama perde arkasında dönenler çok daha farklı. Çünkü bu devler sadece teknolojiyi değil, alışkanlıklarımızı, davranış kalıplarımızı, hatta düşünme biçimimizi yeniden tasarlıyor. Ve bunu öyle ince yapıyorlar ki, fark ettiğimizde çok geç oluyor.
Kullandığınız arama motorunun ilk sayfası, alışveriş sepetinize düşen öneri, sosyal medyada önünüze çıkan içerik… Hepsi bir algoritmanın ürünü. Ama bu algoritmalar sadece “ne istediğimizi” değil, “ne istememiz gerektiğini” de belirliyor. Tercihlerimiz yönlendiriliyor. Biz özgür olduğumuzu sanarken, aslında kontrol edilen bir sistemin içinde dönüp duruyoruz.
Daha da çarpıcısı, bu şirketlerin uluslardan bile daha etkili hale gelmesi. Bir devletin yapamayacağı yasaklamaları, bir platform bir günde uygulayabiliyor. Kimi sansürlüyor, kimi öne çıkarıyor, kimi yok sayıyor. Dijital dünyanın görünmeyen sansürcüleri artık şirketler. Hukukun değil, “kullanım sözleşmesinin” hüküm sürdüğü bir dijital rejim bu.
Elbette teknolojiye düşmanlık değil burada mesele. Ama sorgusuz sualsiz bir teslimiyet de sağlıklı değil. Çünkü bu devlerin esas gücü, görünmez olmaları. Bize hizmet ettiklerini düşündüğümüz şirketler, aslında bizden veri toplayarak en değerli kaynağa –bilgiye– hükmediyor. Bilgi, iktidar demektir. Ve bu iktidar ne kadar sessizse, o kadar tehlikelidir.
Bugün akıllı cihazlarımızla ne kadar bağlantıdaysak, yarın kim olduğumuz, ne düşündüğümüz ve nasıl yaşayacağımız da o bağlantının öbür ucundaki kodlara bağlı olacak. O yüzden teknoloji devlerinin bize ne sunduğundan çok, ne sakladığını konuşma zamanı geldi. Çünkü gerçek tehdit, ekranın içinde değil; ekranın arkasında gizli.