Gündemde ne varsa, herkesin parmakları tetikte. Henüz haber tam okunmadan, olayın ayrıntıları netleşmeden sosyal medya çoktan dolup taşmış oluyor. Eskiden kahvehanelerde yapılan “ben olsam şöyle yapardım” yorumları artık tweetlerde, yorum kutularında ve anonim forumlarda kendine yer buluyor. Elbette herkesin fikri var. Ama herkesin fikri, her zaman bilgiyle beslenmiyor.
Bu yeni dijital refleksin olumlu yanları yok değil. İnsanlar artık gündeme daha duyarlı. Haberler dakikalar içinde yayılıyor, tepki hızla oluşuyor. Bazen kamuoyu baskısı sayesinde adaletin yolu açılıyor, yetkililer harekete geçiyor. Toplumsal meselelerde farkındalık artıyor, sessiz kalınmıyor. Eskiden üç kişi bilirken, şimdi milyonlar konuşuyor. Bu, bir toplumun bilinçlenmesi açısından önemli bir fırsat.
Ancak madalyonun öbür yüzü epey kalabalık. Herkesin uzman kesilmesiyle birlikte bilgi kirliliği tavan yapıyor. Yanlış bilgiler, çarpıtılmış paylaşımlar, sahte belgeler, manipülatif videolar... İnsanlar doğruluğunu teyit etmeden paylaşmakla kalmıyor, üstüne bir de başkalarını linç ediyor. Bir konunun uzmanını dinlemek yerine, rastgele bir kullanıcının kurduğu cümleye sarılıp fikir geliştiriyoruz. Dijital taşlama, klavye başında başlıyor, insanların hayatına gerçek zararlar veriyor.
Gün geliyor, masum birinin hayatı bir anda altüst oluyor. Linç kültürü o kadar hızlı ve sert çalışıyor ki, "bir yanlış anlaşılmaydı" dediğimizde artık çok geç kalmış oluyoruz. İnsanlar, yanlış bilgi yüzünden işini kaybediyor, sosyal çevresinden dışlanıyor, hatta ruhsal çöküşler yaşıyor. Bu sadece bir ekran meselesi değil; insanlık meselesi.
Ayrıca bu hızlı tepki çağında, gerçek meseleleri konuşacak alan da kalmıyor. Tartışmalar yüzeyde kalıyor. Derinlikli analizler yerini viral cümlelere, akademik birikim yerini kişisel algılara bırakıyor. Bilginin yerini dedikodu, düşüncenin yerini slogan alıyor. Oysa her konuda fikir beyan etmek yerine, bazen “bu konuda bilgim yok” diyebilmek de bir erdemdir.
Peki, ne yapmalı? Önce yavaşlamalı. Bir haberi okurken, paylaşmadan önce durup düşünmeli. Kaynağı kontrol etmeli, karşıt görüşü dinlemeli. Algılarla değil, verilerle konuşmalı. Belki de gündemi yorumlamaktan çok, önce anlamaya çalışmalıyız. Çünkü her paylaştığımız şey ya bir taş ya bir köprü oluyor. Hangisini attığımızın farkında olmalıyız.
Bu çağda klavye başında adalet aramak kadar, vicdanı ve aklı da ekranın başına davet etmek gerekiyor. Zira kelimeler sanal olsa da etkileri gerçek hayatta yankılanıyor.