Son yıllarda, gençlerin iş dünyasına bakış açıları hızla değişiyor. Daha önce pek çok nesil için emek harcamak, kazanç sağlamak, hayatta bir yer edinmek anlamına geliyordu. Ancak şimdi, Y ve Z kuşağının içinde bulunduğu dünya çok farklı. Geleneksel iş anlayışına mesafeli, sabır gerektiren meslekler yerine, dijital çağın getirdiği fırsatlarla, masa başında oturup internet üzerinden para kazanma peşindeler. Peki, bu yeni nesil neden çalışmak istemiyor?

Birçok gencin çalışma anlayışının merkezinde artık “özgürlük” yatıyor. Sadece finansal kazanç değil, aynı zamanda kendi zamanını özgürce yönlendirebilme isteği ve yaşam tarzını kontrol etme arzusu, onları geleneksel iş hayatından uzaklaştırıyor. Sosyal medyanın getirdiği popülerlik ve internet üzerinden sağlanan gelir modelleri, onların gözünde çok daha cazip hale geliyor. YouTube, Twitch, Instagram, blog yazarlığı, dijital pazarlama gibi alanlar, gençlerin hayalini süslüyor. Bu işler, birçok kişiye bir masa başı ofisten, sabah işe gitme zorunluluğundan, hatta patronlardan bağımsız bir yaşam sunuyor.

Fakat bu özgürlük arzusunun arkasında ciddi bir yanlış anlama da var. “Çalışmak istemeyen” bir nesil, aslında çok çalışmaya, kendini geliştirmeye ve fırsatlar yaratmaya hevesli. Ama onlara göre bu, sabah 9 akşam 6 mesaisinden daha farklı bir şekilde olmalı. Para kazanmanın yolu, geleneksel işlerde geçirdiğin saatlerden çok, dijital dünyada yaratıcı, özgün ve katma değer sağlayacak işlere imza atmaktan geçiyor.

Ama bu çabalar bazen hayal kırıklığına yol açabiliyor. Dijital dünya sandığımız kadar kolay değil. Herkesin bir blog açması, YouTube kanalı kurması, online mağaza açması yeterli değil. Başarılı olmak, sayısız denemeyi, hatayı ve yeniden başlama cesaretini gerektiriyor. Z kuşağı, bu gerçeklikle henüz yüzleşmekte zorlanabiliyor. Ancak birçok genç de farkında, gerçekten başarılı olmak için geleneksel iş dünyasının da bir şekilde içinde yer almak gerekebilir. İş hayatına dair beklentiler, değişiyor. Gençler, daha esnek, yaratıcı ve kendilerini geliştirebilecek alanlar arıyorlar. Geleneksel iş anlayışına karşı bir itirazları olsa da, bu itirazlarını daha verimli bir şekilde kullanmak, toplumun daha geniş fırsatlar sunmasını sağlamak için de güçlü bir zemin oluşturuyorlar.

Bir noktada, bu gençlerin çalışma şekilleri, gelecek iş dünyasının temellerini atıyor olabilir. Belki de eski düzenin yerini alacak yeni bir sistemin başındalar. Ama bir şey kesin: “Çalışmak istemeyen nesil” demek, onların hayal gücünü, dijitalleşmeye olan yatkınlıklarını ve özgürlük arayışlarını tam anlamıyla kavrayamamak demek.