Geçtiğimiz cuma günü, Kemalpaşa Adliyesi’nin resmi açılışı ve Aliağa Adliyesi’nin temel atma töreni, Adalet Bakanımızın katılımıyla gerçekleştirildi. Bu iki yeni eser, yalnızca birer bina değil; adalet hizmetinin insana yakışır mekânlarda verilmesi yolculuğunun yeni kilometre taşlarıdır.

Bir hukukçu olarak yıllarımı verdiğim bu meslekte, adaletin sadece kanun metinlerinde değil, yaşandığı mekânlarda da anlam kazandığını çok iyi bilirim. Ve itiraf etmeliyim ki, 2003 öncesi İzmir adaletinin mekânsal koşulları, adaletin yüceliğiyle bağdaşmayan zorluklarla doluydu.

Konak’tan Bugüne: Bir Adalet Manzarası

2003 yılı öncesinde İzmir Adliyesi, Konak’ta, Sosyal Güvenlik Kurumu’na ait kiralık bir binada hizmet veriyordu. Ne fiziki koşullar yeterliydi, ne de adaletin vakarına uygun bir ortam vardı.
Hakimler, aynı odada hem duruşma yapıyor, hem kalem hizmetini yürütüyor, hem de dosya inceliyordu. Bir yanda karar verilen davalar, diğer yanda evrak istifi; adalet, kelimenin tam anlamıyla “dar alanda kısa paslaşmalar”la yürüyordu.

Stajyerlik yıllarımda o binada bulunmuş biri olarak hâlâ unutamam:
Yağmur yağdığı günlerde, üst kattaki lavabolardan su sızar; memurlar ve vatandaşlar şemsiye ile lavaboyu kullanmak zorunda kalırdı. Evet, adaletin çınarları o şartlarda da görevini yapıyor, dosyalar arasında, ıslak zeminde bile hukuk üretmeye devam ediyordu.

Ama bu manzaralar, o yorgun binayla birlikte tarihe karıştı.

Bir Devrim Sessizce Gerçekleşti

2003 yılından itibaren başlayan büyük dönüşümle birlikte, adaletin yüzü değişti.
Kiralık, nemli, dar odaların yerini; modern, geniş, teknolojik donanımlı adalet sarayları aldı.
Artık her mahkeme kendi salonunda, her hâkim kendi odasında, her vatandaş insan onuruna yakışır biçimde hizmet alıyor.
Engelli rampaları, çocuk dostu adli görüşme odaları, aile mahkemesi salonları, adli destek birimleri…
Bunların hepsi sadece “yeni bina” değil, adaletin insana dokunan yeni dilidir.

Bu yapıların her tuğlasında bir niyet var:
“Vatandaş, devlete başvurduğunda kendini yabancı hissetmesin.”
“Bir mağdur, hakkını ararken ikinci kez incinmesin.”
“Bir hâkim, bir savcı, bir avukat görevini yaparken huzurlu bir ortamda çalışsın.”

Emeği Geçen Herkese Minnetle

Bugün Kemalpaşa’da açılan, Aliağa’da temeli atılan adliyeler; bu vizyonun devam ettiğinin kanıtıdır.
Yapılan her adalet sarayı, sadece bir mimari başarı değil; adaletin vakarına duyulan saygının bir ifadesidir.
Bu büyük dönüşümde emeği geçen planlayıcılardan mühendislerine, işçisinden bürokratına kadar herkese, bir hukukçu olarak canı gönülden teşekkür ediyorum.

Adaletin mekânı değişti, ama daha da önemlisi, adalete bakışımız değişti.
Artık adliyelerimiz, vatandaşın devletle yüz yüze geldiği ilk yer değil; adaletle buluştuğu ilk durak.
Ve bu durakta insan kendini yalnız hissetmiyor artık.

Son Söz: Adaletin Binası Değil, İnancı Yükseliyor

Bugün geriye dönüp baktığımda, şemsiye ile lavabo kullandığımız günlerden; güneş ışığıyla dolan adalet saraylarına uzanan bu yolculuğun, sadece bir inşaat hikâyesi değil, bir medeniyetin yeniden doğuş hikâyesi olduğunu görüyorum.

Çünkü adalet, sadece yargıç kürsüsünde değil; duvarlarda, merdivenlerde, bekleme salonlarında da hissedilir.
Ve biz, o adaletin artık daha sağlam, daha saygın, daha insani temeller üzerinde yükseldiğini görmekten gurur duyuyoruz.

Av. Bekir Şahiner
Emk. İzmir Cumhuriyet Başsavcı Vekili / Avukat
Hukukçu Yazar – Arabulucu