Bir annenin feryadı, adaletin soğuk duvarlarını aştı.
Dosyalar, maddeler, kararlar… Peki ya vicdan?
“Adalet bazen susar ama vicdan asla susmaz.”

Son günlerde herkesin dilinde aynı soru var:
“Bu mudur adalet?”

Bir annenin gözyaşı, bir çocuğun sessizliği, bir toplumun iç çekişi…
Bazen bir dava değil, o davanın arkasındaki hayatlar sınar vicdanımızı.
Çünkü adalet yalnızca mahkeme salonlarında değil, insanların yüreğinde yaşar.
Suça Sürüklenen Çocuklar… Neden?

Her gün adliyelerde, karakollarda yeni dosyalar açılıyor:
“Suça sürüklenen çocuk” deniyor onlara.
Peki bu ne demek?

5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’na göre, “suça sürüklenen çocuk”; bir suçu işlediği iddia edilen veya bu nedenle hakkında soruşturma ya da kovuşturma yapılan çocuktur.
Yani henüz “suçlu” değil, korunması gereken bir çocuk.

Ama o çocuklar aslında hepimizin çocukları…
Kimi sevgisizlikten, kimi ilgisizlikten, kimi çaresizlikten o yola düşüyor.
Yoksulluğun, umutsuzluğun ortasında büyüyen o çocuk, belki de bir fırsatla bir sanatçı, mühendis ya da öğretmen olabilirdi.

Her suça sürüklenen çocuk, kaybedilen bir gelecektir.
Adalet Kağıt Üstünde Mi Kalıyor?
Kanunlar vardır, maddeler vardır…
Ama bazen doğru kararlar bile kalplerde “yanlış” yankılanır.
Bir anne “Oğlumun hakkı yerde kaldı” diyorsa, orada bir eksik vardır.
Adalet, sadece yasa satırlarında değil, insanın iç huzurunda yaşar.
Eğer kalpler rahat değilse, karar da eksiktir.
Cezasızlık Algısı Toplumu Çürütür
Toplumda giderek yer eden “nasılsa bir şey olmaz” düşüncesi, adalet duygusunu kemiren en büyük tehlikedir.
Bir suçun karşılığı verilmezse, o suç tekrar eder.
Cezasızlık sadece mağduru değil, bütün toplumu yaralar.
Ancak bazen bu algıyı kırmak adına, ölçüsüz ve hakkaniyetle bağdaşmayan cezalar verilmesi de bir başka adaletsizliktir.
Adalet, duygularla değil, vicdanla ve ölçüyle tecelli eder.
Cezayı hak eden hak ettiği cezayı almalı; hak etmeyen de cezalandırılmamalıdır.
İşte o zaman toplumda gerçek bir adalet duygusu pekişir.
Adaletin gücü, cezaların ağırlığında değil; kararların tutarlılığı ve hakkaniyetinde yatar.
Çocuklara Ceza mı, Şans mı?

Türk Ceza Kanunu, çocukları özel olarak korur.
Çünkü çocuk, hatasından döndürülebilecek, yeniden kazanılabilecek bir insandır.

12 yaşından küçükler cezai sorumluluk taşımaz.
12–15 yaş arası çocuklarda, fiilin anlamını kavrayıp kavramadığına bakılır.
15–18 yaş arası çocuklarda ceza indirimli uygulanır.
Amaç cezalandırmak değil, yeniden kazandırmaktır.
Bir çocuğu kazanmak, bir toplumu kurtarmaktır.

Son Söz
Suça Sürüklenen Cocuklar kamuoyunda tartisildigi şu günlerde özelikle belirtmek isterim ki
Devlet görevini yapar, mahkemeler karar verir…
Ama adaletin gerçek adresi kalplerdir.
Bir annenin yüreği sızlıyorsa, o sızı hepimizindir.

Adalet bir gün hepimizin kapısını çalacak.
O gün geldiğinde “Evet, hak yerini buldu” diyebilmek için
bugün daha vicdanlı, daha duyarlı, daha insancıl olmalıyız.

Adaletin sesi bazen kısılır ama vicdanın sesi hiç kısılmaz.

Av. Bekir Şahiner
“Adaletin sustuğu yerde, vicdan konuşur.”

Av. Bekir Şahiner
Emk. İzmir Cumhuriyet Başsavcı Vekili / Avukat
Hukukçu Yazar – Arabulucu