Türkiye’de çocukların suça sürüklenme oranı her geçen yıl artıyor. Son yıllarda özellikle 14–17 yaş arasındaki gençler, büyük şehirlerin yoksul mahallelerinde “Z kuşağı mafyası” adı verilen çete yapılarında toplanmaya başladı.

Yarım Milyondan Fazla Çocuk Olaylara Karıştı

Resmi verilere göre, yalnızca 2023 yılında yarım milyondan fazla çocuk çeşitli olaylara karıştı. Bu çocuklardan yaklaşık 179 bini gasp, hırsızlık, yaralama ve uyuşturucu gibi suçlara bulaştı. 2020’den bu yana mağdur çocuk sayısında %42, suça sürüklenen çocuk sayısında ise %57 oranında artış gözlemlendi.

Aile Bağı Zayıf Olanlar Daha Çok Riskte

Aile bağlarının zayıflaması, gençleri yasa dışı yapıların ağına daha kolay sürüklüyor. “Kabul görme”, “güç” ve “para” gibi motivasyonlarla çetelerin cazibesine kapılan gençler, silahlı saldırı, tehdit ve şantaj gibi eylemlere yönlendiriliyor.

Sosyal Medya Çete Kültürünü Yaygınlaştırıyor

Sosyal medya, çocukları daha kırılgan hale getiriyor. “Beğeni” ve “paylaşım” ile beslenen görünürlük arzusu, bağımlılığa dönüşüyor. Bu durum hem duygusal riskleri artırıyor hem de istismar ve güvenlik açıklarını büyütüyor.

Çocuk Adalet Sisteminde Kritik Uyarı

Uzman raporlarında, 15–18 yaş arası çocukların çocuk adalet sisteminden tamamen kopartılmadan değerlendirilmesi gerektiği belirtiliyor. Kademeli cezalandırma sistemi öngörülse de, eğitim ve rehabilitasyon hakkının korunması hayati önem taşıyor. 2009–2013 yılları arasında çocuk hükümlü sayısının 1.087’den 6.132’ye yükselmesi, sorunun derinleştiğini ortaya koyuyor.

Cinsel ve Fiziksel Şiddet Kaygısı

Türkiye’de 0–18 yaş arasındaki çocuklara yönelik cinsel ve fiziksel saldırılar da alarm veriyor. Bu tür suçların tüm çocuklara yönelik suçlar içindeki oranının %64 olduğu ifade ediliyor.

Çocuklar Tehlikeli Bir Döngünün İçinde

Çetelenme, sosyal medya bağımlılığı ve aile desteğinin yetersizliği, çocukları suça sürükleyen en güçlü etkenler olarak karşımıza çıkıyor. Artan suç oranları, yalnızca bugünü değil geleceği de tehdit ediyor.

Benim için en çarpıcı olan ise; rakamların ardında birer hayatın, birer çocuğun olması. Bu tablo bize sadece istatistikleri değil, kaybolan çocuklukları da gösteriyor. Çocukların gözlerindeki ışıltıyı söndüren bu döngüyü kırmak, toplumun her kesiminin sorumluluğu. Çünkü bugün görmezden geldiğimiz her çocuk, yarının en büyük kaybı olacak.