Bugünlerde herkes spor konuşuyor. Maç özetleri izleniyor, transfer dedikoduları aldı başını gidiyor, tuttuğumuz takımların formaları rekor satışlar kırıyor. Sosyal medya ise "fit" olmak isteyen insanlarla dolup taşıyor; bir avuç dolusu spor uygulaması ve diyet trendiyle kuşatılmış durumdayız. Ama tüm bu hengamenin içinde çok önemli bir şey eksik: Hareket!
Sporu çok sevdik, ama galiba sadece izlemeyi, konuşmayı ve tutkuyla tartışmayı sevdik. İş uygulamaya geldi mi, durum bambaşka bir hal alıyor. Sahada değil, koltukta yoruluyor, dört saat maç izleyip beş dakika yürümekten kaçıyoruz. Spor, artık bizim için bir eylem değil, bir "içerik" oldu. Tüketilen, izlenen, ekran başında takip edilen bir gösteri... Bu modern yaşamın acımasız bir gerçeği, hareketsiz yaşam tarzının bizi nasıl kuşattığının açık bir göstergesi.

Bu durum sadece yetişkinlerde değil, çocuklarda da ne yazık ki böyle. Artık sokak aralarında maç yapan, misket oynayan, ip atlayan çocuk görmek neredeyse imkansız. Çünkü dışarı çıkmaya gerek yok: Ceplerde oyunlar, tabletlerde videolar, televizyonda e-spor turnuvaları var. Gerçek ter yerine sanal skorlar ön planda. Oysa çocuk bedeninin, sağlıklı bir şekilde büyümek için harekete ihtiyacı var. Toprağa basmadan, koşmadan, düşmeden, yani bizzat deneyimlemeden gelişen bir beden mümkün mü? Bu, çocukluk çağı obezitesi ve diğer sağlık sorunlarının neden arttığını açıklıyor.

Bir zamanlar sabah ezanıyla kalkıp sahaya koşan, sokaklarda oyunlar oynayan bir nesil vardı. Şimdi ise sabah uyanır uyanmaz telefona bakan, parmaklarıyla sanal dünyaları dolaşan bir nesil var. İkisi de bir anlamda sporun "peşinde" ama biri bedenini, diğeri sadece ekranını hareket ettiriyor. Bu durum, teknolojinin çocuk gelişimi üzerindeki etkileri konusunda derin endişeler yaratıyor.

Oysa spor, sadece profesyonellerin ya da elitlerin işi değil. Herkesin, her yaşta ihtiyacı olan temel bir gereksinim. Bir refleks, bir sağlık garantisi, bir ruh hali iyileştiricisi... Spor yapmak, bir olimpik hedef değil; yaşam kalitesi meselesi. Düzenli fiziksel aktivite, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığımız için vazgeçilmez bir unsurdur.

Şimdi dönüp kendimize soralım: Son ne zaman gerçekten terledik? Yürümek için bir bahaneye ihtiyaç duymadığımız gün ne zamandı? O çok sevdiğimiz spor, bizimle ne zaman vedalaştı ve biz bu vedayı neden bu kadar kolay kabullendik?
Spor kültürünü yeniden hatırlamak için önce koltuktan kalkmak, o dijital esaretten sıyrılmak gerekiyor. Çünkü spor, izlenmek için değil; yaşanmak için var.

Ve unutmayın: Skor tabelasında galip gelmek değil, bedeninizle barış içinde olmak ve onu hareket ettirmenin tadını çıkarmak asıl zaferdir.