10 Kasım, yalnızca bir anma ritüeli değil; siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler ve modernleşme tarihinin en dikkat çekici modellerinden birine verilen entelektüel bir selamdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün dünya tarihindeki yeri, “bir ulusun kaderini değiştiren lider” tanımını aşar. Onu evrensel kılan, devleti yeniden kurma biçimi ve toplumsal dönüşümü bilimsel yöntemle inşa edişidir.

Modernleşme Literatüründe Atatürk

Dünya akademik literatüründe Atatürk’ün adı, üç ana kavramla birlikte anılır:
1. Seküler Hukuk Reformu
2. Ulus-Devlet İnşası
3. Toplumun Kültürel Dönüşümü

Batı’daki birçok tarih çalışmasının üzerinde durduğu en çarpıcı detay şudur:
Atatürk, sömürge görmemiş bir halkın içinden çıkarak Batı modelini kopyalamadan, kendi tarihsel ve sosyal koşullarına uygun özgün bir modernleşme modeli geliştirmiştir.

Pek çok siyaset bilimci, Türkiye Cumhuriyeti’ni “bir imparatorluğun küllerinde gerçekleştirilen en hızlı kurumsal dönüşüm hamlesi” olarak tanımlar.

Yabancı Basının Tanımları: Tesadüf Değil, Bilimsel Bir Kavrayış

Atatürk’ün ölümünün ertesi gününde Avrupa ve Orta Doğu basını ortak bir tespitte bulundu: Bu yalnızca bir liderin kaybı değildi, modernleşme çağının öncü figürünün vedasıydı.
• Neue Freie Presse (Avusturya):
“Türk halkı kurtarıcısını ve babasını kaybetti.”
• National Tidence (Belçika):
“Yirminci yüzyılın en büyük mucizesi.”
• Mısır basını:
“İslam dünyası büyük adam yetiştirme gücünü kaybetti diyenler Atatürk’ü hatırlasın.”

Bu ifadeler, duygusal övgü değildir.
Uluslararası literatürün kabul ettiği şu gerçeğin sonucudur:

Atatürk, askeri dehasını siyasal akılla tamamlayan nadir liderlerdendir.

Savaşı kazanmak başka bir yetenektir;
Barışta ülke inşa etmek bambaşka…

Tarih, bu iki kabiliyeti aynı potada eritebilen çok az lider tanır.

Dünyada Atatürk Etkisi: Karşılaştırmalı Perspektif

Siyaset bilimi, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’i üç örnekle yan yana değerlendirir:
• Mahatma Gandhi’nin anti-sömürge direnişi,
• Lenin sonrası Rus modernleşmesi,
• Meiji dönemindeki Japonya’nın dönüşümü.

Bu kıyaslamalarda Türkiye’yi farklı kılan şudur:

Türkiye, dış güçler tarafından modernleştirilmedi; kendi liderinin iradesiyle modernleşti.

Ne bir manda, ne kolonyal vesayet, ne dış dayatma…
Bu yüzden Atatürk modeli, bugün Asya ve Afrika’daki bağımsızlık hareketlerinin tez çalışmalarında “ilham kaynakları” arasında gösterilir.

Akıl, Bilim ve Laiklik: Cumhuriyet’in Evrensel Dili

Dünya basınının Atatürk’e işaret ettiği en kritik nokta, “laiklik” kavramıdır.
Laiklik, sadece dinin siyasetten ayrılması değildir; bilimsel aklın kurumsallaşmasıdır.
• Eğitimde,
• Hukukta,
• Kadın haklarında,
• Ekonomik örgütlenmede getirilen her reform, aklın dinamik gücüyle şekillenmiştir.

Bugün sosyal bilimciler, Atatürk’ün fikirlerini “zamanının ötesinde” olarak tanımlar. Çünkü 1930’lu yıllarda kadınlara seçme-seçilme hakkı vermek, hukuku dinî kurallardan ayırmak ve ulus bilincini geliştirmek birçok ülkede ancak 20–30 yıl sonra mümkün olabilmiştir.

100 Yıl Sonra Bile Güncelliğini Koruyan Bir Model

Dünya medyasında bugün Türkiye değerlendirilirken hâlâ şu soru sorulur:

“Atatürk’ün modernleşme çizgisi devam ediyor mu?”

Bu bile tek başına büyük bir göstergedir.
Çünkü liderlerin çoğu, kendi döneminde konuşulur;
Atatürk ise hâlâ gelecek perspektifinde tartışılmaktadır.

Kimi uluslararası yorumcular Türkiye’nin son yıllarda bu çizgiden uzaklaştığını söyler, kimisi hâlâ güçlü bir Cumhuriyet refleksinin varlığına dikkat çeker.
Ama tartışmanın ekseni değişmez:

Merkezde yine Atatürk vardır.

Sonuç Yerine

Atatürk, tarihte yalnızca bir asker ya da siyasetçi olarak anılmaz.
O, toplumu kültürel, hukuksal, diplomatik ve ekonomik düzlemde yeniden kurabilmiş ender liderlerdendir.

Onun dünya tarihindeki yeri, “geçmişte kalmış bir figür” olması değildir;
aksine, “çağdaş devlet” kavramının canlı örneğidir.

10 Kasım, matem değil;
Bu büyük mirası anlamak için fikri bir sorumluluk günüdür.

Atatürk, tarihin konusu değil; hâlâ geleceğin cevabıdır.

Esra Ser