İzmir’in Buca ilçesinde, Şirinyer semtinde, Melez Çayı’nın üzerinde yükselen Kızılçullu Su Kemerleri, tarihin derinliklerinden günümüze uzanan bir miras. Bu etkileyici yapılar, Roma İmparatorluğu döneminde, M.Ö. 133 ile M.S. 395 yılları arasında inşa edilmiş. Kadifekale ve çevresindeki ilk yerleşimlere su taşımak amacıyla tasarlanan kemerler, antik Smyrna’nın su ihtiyacını karşılamış.
Gaius Sextillius Pollio Aquaduct olarak da bilinen bu kemerler, Roma mühendisliğinin zarif bir örneği. Kesme taş ve tuğladan, iki sıra halinde inşa edilen yapılar, dayanıklılık için Roma harcına bolca yumurta akı katılarak güçlendirilmiş. Yumurta akının yapışkan özelliği, kemerlerin Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerini aşarak ayakta kalmasını sağlamış. Yaklaşık 120 metre uzunluğunda ve 21 metre yüksekliğinde olan ana kemer, üç katlı yapısıyla göz kamaştırıyor. Ortadaki yuvarlak kemer, yanlardaki daha küçük ve sivri kemerlerle destekleniyor. Bu mimari, hem estetik hem de işlevsellik açısından dikkat çekici.
Kızılçullu Su Kemerleri, bir zamanlar kervanların çadır kurduğu bir bölgede, “Paradiso” adıyla anılan vadide yer alıyor. Osmanlı döneminde “Osman Ağa Su Kemeri” olarak da kayıtlara geçmiş. Su, Buca’daki Kaynaklar ve Kozağaç pınarlarından kemerlere ulaştırılıyormuş. Yeşildere Vadisi’ni geçen su yolu, Kadifekale’ye kadar uzanıyormuş. Roma döneminde Zeus Akraios Tapınağı’na su taşımak için kullanılan kemerler, M.S. 79-80 yıllarında Vali Mulpius Trianus tarafından yaptırılmış. Daha sonra M.S. 110-111’de Baebius Tullus tarafından onarılmış. Kemerlerin hemen güneyinde, 1674’te Vezir Fazıl Ahmet Paşa tarafından inşa ettirildiği söylenen Vezir Suyu kemeri de bulunuyor. Bu ikinci kemer, Osmanlı döneminde yüksek basınçlı suyu ters sifon yöntemiyle ana hatta entegre etmiş. Kızılçullu Su Kemerleri, sadece su taşımakla kalmamış, aynı zamanda bölgenin tarihine tanıklık etmiş.
Bizans ve Selçuklu dönemlerinde de restore edilerek kullanılmaya devam etmiş. Günümüzde kemerler, Şirinyer’in girişinde, geçmişin ihtişamını sessizce sergiliyor. Ancak, çevre düzenlemesi ve koruma çalışmaları henüz istenen düzeyde değil. Bu tarihi hazinenin turizme kazandırılması, İzmir’in kültürel zenginliğini daha da öne çıkarabilir. Kemerlerin yanından geçerken, binlerce yıllık bir mühendislik harikasını seyretmek insanı büyülüyor. Kızılçullu Su Kemerleri, sadece taş ve tuğladan ibaret değil; bir medeniyetin suyla yazdığı bir destan. Bu yapılar, geçmişle gelecek arasında köprü kurarak bize tarihle bağ kurma fırsatı sunuyor.
Tarihi su kemerleri bir yandan da sizleri tarih ötesi bir yolculuğa çıkartacaktır. Kemerleri görmeye gitmeden önce Kemerlerin eski fotoğraflarına bakmayı unutmayın.