İzmir’de uzun zamandır tuhaf bir sessizlik var…
Herkes aynı şeyden şikâyetçi,
Herkes aynı sorunu fısıldıyor,
Herkes aynı dertten bunalmış…
Ama kimse yüksek sesle söyleyemiyor.
Çünkü bu şehirde yıllardır bir kelime, insanların dudaklarına kelepçe gibi vuruluyor:
“Yandaş…”
Bir çukuru söylediğinde “taraflı”,
Bir çöpten bahsettiğinde “yakın”,
Bir altyapı sıkıntısını dile getirdiğinde “niyetli” ilan ediliyorsun.
Sanki İzmir’in sorunlarını konuşmak yasakmış gibi.
Sanki bu şehir birilerinin özel mülküymüş gibi.
Sanki İzmir’in sahibi halk değilmiş gibi…
Oysa bu şehir bizim!
Bu sokaklar, bu caddeler, bu yağmur, bu meltem… hepsi bizim!
Ve artık susmanın zamanı geçti.
Bir İzmirlinin Yüreği Sızlıyor
Ben bu şehirde doğdum.
Bu şehrin rüzgârıyla büyüdüm.
Kordon’un melteminde çocuk oldum, Karşıyaka vapurunda genç oldum.
Kırk yıl önce İzmir’in başka bir ruhu vardı:
Temizlik vardı…
Düzen vardı…
Huzur vardı…
Bugün?
– Alsancak kaldırımları çökmüş…
– Kordon’u meltem değil, kanalizasyon kokusu karşılıyor…
– Hatay–Göztepe hattı yağmurda dere oluyor…
– Bayraklı trafiği her gün işkenceye dönüyor…
– Basmane’de çöp kokusu artık kronikleşmiş…
– Çiğli hâlâ 90’ların altyapısıyla ayakta kalmaya çalışıyor…
Ve bir de artık İzmir’in meşhur (!) yeni gerçeği var:
İZSU suları kesik olsa bile, yağmur yağdığında sokaktan geçen araçlar sayesinde bedava duş alıyoruz!
Evet yanlış duymadınız.
Vatandaş yağmurda kaldırımda yürürken, yanından geçen araba öyle bir su sıçratıyor ki…
İZSU’nun veremediği suyu gökyüzü ve trafik iş birliğiyle alıyoruz!
Bu şaka değil; İzmirlinin acı gerçeği.
Bu şehir artık kara mizaha dönüşmüş durumda.
İzmir’de En Büyük Sorun: İnsanlar Gerçekleri Söylemekten Korkuyor
Bugün İzmir’de kahveye gidin, pazara uğrayın, dolmuşa binin…
Herkes aynı şeyi fısıldıyor:
“Bu şehir eskisi gibi değil.”
“Bu belediyecilik İzmir’i yoruyor.”
“İzmir daha iyisini hak ediyor.”
Ama yüksek sesle söyleyince herkes frene basıyor.
Neden?
Çünkü hemen o kelime geliyor:
“Aman, seni yandaş sanarlar!”
Bir şehirde gerçekleri söylemek cesaret işine dönüşmüşse,
suçlu vatandaş değil,
vatandaşın sesini kısmaya çalışan zihniyettir.
Gerçeği Söyleyen Yandaş Değil; İzmir’in Yanındadır
Şimdi soruyorum:
– Çöken kaldırımı söyleyen yandaş mı olur?
– Taşan çöpü dile getiren taraflı mı olur?
– Yağmurda evini su basınca konuşan politik mi olur?
– Çocuğunu çamurun içinden okula götüren anne suç mu işlemiş olur ?
Hayır!
Gerçeği söylemek yandaşlık değildir.
Gerçeği susturmak ise bu şehre ihanettir.
Çöp ideoloji tanımaz.
Koku siyasi görüş sormaz.
Çukur parti farkı gözetmez.
Trafik kimlik kartı istemez.
Bu şehir ancak hakikatin ışığıyla düzelir.
İzmir’in Kaderi Değişiyor: Sessiz Çoğunluk Artık Susmuyor
Bugün İzmir’de büyük bir dönüşüm var:
Halk değişim istiyor.
Hem de her kesimden, her mahalleden, her yaştan…
Bu bir parti meselesi değil.
Bu bir ideoloji kavgası değil.
Bu, İzmir’in yorgunluğunu, ihmal edilmişliğini artık taşıyamayan milyonların çığlığıdır.
Sessiz çoğunluk artık fısıldamıyor; konuşuyor.
Ve İzmir’in kaderi bu uyanışın içinde saklı.
Son Söz: İzmir’i Seviyorsan, İzmir İçin Konuşacaksın
Ben bu yazıyı bir hukukçu kimliğimle değil,
bu şehrin evladı olarak yazıyorum.
Gerçekleri dile getirmek, kimseyi yandaş yapmaz.
Gerçekleri söylemek İzmir’e sadakattir.
İzmir’in geleceğine sahip çıkmaktır.
Ve ben açıkça söylüyorum:
Ben temiz belediyecilik istiyorum.
Ben dürüst belediyecilik istiyorum.
Ben çalışkan belediyecilik istiyorum.
Kalın sağlıcakla, kıymetli hemşehrilerim.

Av. Bekir Şahiner