Gökkuşağının içinden geçme hayalini dronla denedi: Sonuç hayal kırıklığı oldu
Gökkuşağının içinden geçme hayalini dronla denedi: Sonuç hayal kırıklığı oldu
İçeriği Görüntüle

Chemtrails teorisi, uçakların kimyasal maddeler püskürterek gizli bir gündem yürüttüğü iddiasıyla 1990’larda ortaya çıktı ve bilimsel kanıtlarla çürütülmesine rağmen hâlâ tartışılıyor. Teori, uçakların bıraktığı beyaz izlerin (contrails) toksik kimyasallar içerdiğini ve hava durumu manipülasyonu, nüfus kontrolü veya zihin kontrolü gibi amaçlarla kullanıldığını öne sürüyor. Ancak, bilim insanları bu izlerin, motorlardan çıkan su buharının yüksek irtifada donmasıyla oluştuğunu belirtiyor. Contrails’in şekli ve süresi, sıcaklık, nem ve rüzgâr gibi atmosferik koşullara bağlı olarak değişiyor.

Herhangi bir kanıt bulunamadı

Chemtrails savunucuları, izlerin baryum veya alüminyum gibi maddeler içerdiğini iddia etse de, yapılan hava ve su analizlerinde bu yönde bir bulgu elde edilemedi. ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA) ve diğer bilimsel kuruluşlar, kimyasal püskürtme iddialarını test etti ve herhangi bir kanıt bulamadı. Uçak yakıtlarında veya egzozunda toksik maddelerin varlığına dair hiçbir bilimsel veri yok. Böylesine büyük bir operasyonun, hükümetler, pilotlar ve teknisyenlerden oluşan milyonlarca kişi tarafından gizli tutulması lojistik açıdan imkânsıza yakın görülüyor. Teori, 1996’da ABD Hava Kuvvetleri’nin hava durumu modifikasyonu üzerine yayınladığı bir rapordan sonra dikkat çekmeye başladı. Bu rapor, hava durumu kontrolü teknolojilerini araştırıyordu, ancak kimyasal püskürtme iddiasını desteklemiyordu. Richard Finke ve William Thomas gibi kişiler, teoriyi yayan ilk isimler arasında yer aldı.

Bilim insanları bunun meteorolojik faktörlerle açıklanabileceğini açıkladılar

1999’da, gece radyosu sunucusu Art Bell, bu iddiaları geniş kitlelere duyurdu. Teori, özellikle internet forumlarında ve alternatif medya platformlarında popülerleşti. 1999’da Nexus dergisinde yayınlanan bir makale, ABD hükümetinin gizli bir püskürtme programı yürüttüğüne dair spekülasyonları güçlendirdi. New Mexico’nun Espanola kasabasında, 1996’da bir vatandaşın askeri uçakların kimyasal püskürttüğü şikayeti, teorinin ilk olaylarından biri oldu. Komplo teorisyenleri, normal contrails’ten farklı olduğu iddia edilen izlerin genişliğini ve kalıcılığını kanıt olarak sundu. Ancak, bilim insanları bu farklılıkların yalnızca meteorolojik faktörlerle açıklanabileceğini vurguluyor. Hükümetlere ve kurumlara duyulan güvensizlik, teorinin yayılmasında önemli bir rol oynadı. Soğuk Savaş dönemi deneyleri, örneğin Agent Orange gibi projeler, bu şüpheleri körükledi.

Teoriyi destekleyen görseller, genellikle yanlış yorumlanmış doğal fenomenlerden oluşuyor

2000 yılında, ABD’li yetkililer, halktan gelen tepkiler üzerine chemtrails iddialarını yalanlayan bir açıklama yayınladı. Bazı gruplar, chemtrails’in aşı yayma veya “yeni dünya düzeni” gibi hayali planlarla bağlantılı olduğunu öne sürdü. İnternetin yaygınlaşması, teorinin sosyal medya ve forumlar aracılığıyla küresel çapta yayılmasını sağladı. Bugün, chemtrails sosyal medyada hâlâ tartışılıyor, ancak bilimsel topluluk tarafından bir komplo teorisi olarak reddediliyor. Hava örneklerinde bulunan alüminyum veya baryum gibi maddeler, doğal toz ve endüstriyel kirlilikle açıklanıyor. NASA ve NOAA gibi kuruluşlar, chemtrails iddialarını bilimsel temelden yoksun buluyor. Teoriyi destekleyen görseller, genellikle yanlış yorumlanmış doğal fenomenlerden oluşuyor. Bilimsel çalışmalar, contrails’in iklim üzerindeki etkisinin yalnızca sera gazı emisyonlarıyla sınırlı olduğunu gösteriyor. İddia edilen kimyasalların hava durumu manipülasyonu veya popülasyon kontrolü için etkili olabilmesi, tonlarca maddenin sürekli püskürtülmesini gerektirir ki bu ekonomik ve teknik olarak sürdürülemez.

Tamamen spekülasyon

Bilimsel makaleler, chemtrails iddialarını destekleyen hiçbir kanıt sunmuyor. Teorinin kökeni, bilimsel cehalet ve hükümet şüpheciliğinin birleşimiyle açıklanıyor. Chemtrails teorisi, genellikle hükümetlere duyulan güvensizlikten besleniyor. Komplo teorisyenlerinin sunduğu “kanıtlar”, spekülatif ve bağlamsız verilere dayanıyor. Uzmanlar, halkı bu tür iddialara karşı eleştirel düşünmeye çağırıyor. Chemtrails tartışmaları, sosyal medyada ilgi çekse de, bilim dünyasında ciddiye alınmıyor. Bilim insanları, bu iddiaların yerine kanıta dayalı bilgilere güvenilmesi gerektiğini vurguluyor. Teorinin amacı, genellikle hükümetlerin halkı kontrol etme veya gizli deneyler yapma niyetiyle ilişkilendiriliyor. Chemtrails’in bilimsel gerçeklerle uyuşmadığı, yapılan araştırmalarla defalarca kanıtlandı. Sonuç olarak, chemtrails teorisi, çürütülmüş bir komplo teorisi olarak kalmaya devam ediyor. Uzmanlar, bu tür teorilerin yayılmasının, bilimsel okuryazarlık eksikliğinden kaynaklandığını ifade ediyor.

Kaynak: Haber Merkezi