Takım oyunu… Adı üstünde. Kazanmak da paylaşılır, kaybetmek de. Ama son yıllarda sahalarda giderek daha az “takım” görüyoruz. Formaların altında bireysel çekişmeler, kişisel gösteri çabaları ve bir türlü doyurulamayan egolar, oyunun ruhunu zehirlemiş durumda. Skor tabelasında beraberlik yazsa bile, soyunma odasının kapısı kapandığında herkes kendi maçını oynuyor.
Ego, insan olmanın doğal bir parçası. Ancak kontrol edilmediğinde, sporun o saf ruhunu, paylaşma ve yardımlaşma kültürünü çürütüyor. Artık bir pas vermek, sadece basit bir teknik hareket değil; adeta bir karakter testine dönüşüyor. "Neden ben değil de o gol atsın?" düşüncesi, antrenman sahasından maç günü taktiklerine kadar her yere sızıyor. Oysa takım sporları, başkasının parladığı yerde kendi katkını görebilme olgunluğudur. Gerçek bir liderin en büyük başarısı, takım arkadaşlarını daha iyi hale getirmektir.
Bu yangına, maalesef sosyal medya da benzin döküyor. Artık oyuncular sadece takımın kazanması için değil, "beğeni" ve "takipçi" kazanmak için oynuyor. Gol sevincinden önce kameralara dönüp poz vermek, asist yerine bireysel şov yapmak daha değerli hale geliyor. Takım ruhu, algoritmaların cazibesiyle yarışamıyor ve bu durum, özellikle genç sporcuların gelişimini olumsuz etkiliyor.
Peki, bu sorunun çözümü ne?
Ego kontrolü, antrenmanla sağlanamaz. Bu mesele, temelde karakter ve eğitimle başlar. Bir sporcunun sadece fiziksel gelişimini değil, zihinsel ve duygusal gelişimini de desteklemek gerekir. Onlara, takım olmanın, bir başarıyı birlikte yaşamanın verdiği duygunun eşsiz değerini anlatmalıyız. "Yıldız" olmakla "lider" olmak arasındaki ince ama kritik farkı öğretmeliyiz. Yıldız parlar, ama lider takımı aydınlatır.
Unutmayın, bazen en büyük galibiyet, skor tabelasında değil, soyunma odasında, omuz omuza duran bir takımın arasında yazılır. Ego, kontrolsüz bir ateştir ve her şeyi yakabilir. Ama aynı ateşi takım ruhuyla birleştirirseniz, o küllerden zafer doğar.
Yani mesele, ne kadar yetenekli olduğunuz değil; birlikte oynamayı ne kadar iyi öğrendiğinizdir. Birbirine güvenen, birbirini gözeten, birlikte ağlayıp birlikte sevinen bir takımı, hiçbir sistem ve hiçbir bireysel yetenek yenemez. Gerçek zaferin tadı, ancak kolektif çabanın sonunda çıkar.