Bu ülkede spor dendiğinde ilk akla gelen futbol oluyor. Televizyonlar futbol konuşuyor, gazeteler sayfalarca futbol yazıyor, sosyal medyada en çok paylaşılanlar yine futbol haberleri. Elbette bu sporun heyecanı tartışılmaz ama bir soruyu da artık yüksek sesle sormak gerekiyor: Sadece futbol mu spordur?

Türkiye'nin dört bir yanında, salonların arka köşelerinde, toprak sahalarda, yüzme kulvarlarında, minderde, pistte sessizce ter döken, adını bilmediğimiz yüzlerce sporcu var. Bu sporcular yalnızca bireysel değil, uluslararası çapta büyük başarılar kazanıyor. Halterde Nurcan Taylan’dan okçulukta Mete Gazoz’a, güreşte Rıza Kayaalp’ten tekvandoda İrem Yaman’a kadar onlarca isim, bayrağımızı dalgalandırıyor, İstiklal Marşı’nı dünyaya dinletiyor. Ama çoğu zaman manşet olamıyorlar. Çünkü “reytingleri” yok. Çünkü maç skoruyla yarışacak kadar çok tıklanmıyorlar.

Bu sadece medya sorunu değil. Bu, bir zihniyet sorunu. Çünkü sponsorlar görünürlüğe yatırım yapıyor, yöneticiler vitrini süslemeyi tercih ediyor, seyirciler ise tanımadığı spor branşlarını “önemsiz” zannediyor. Oysa sporun özü mücadeledir, istikrardır, disiplindir. Ve bu özelliklerin en saf hâli, işte tam da o “sessiz” branşlarda saklıdır.

O sporcular, haftanın yedi günü antrenman yapar. Ulaşımını kendi cebinden karşılar, çoğu zaman eğitim hayatını aksatmak zorunda kalır, federasyon desteği bulamaz. Yine de yılmaz. Çünkü sporu yalnızca bir kariyer olarak değil, bir duruş olarak görürler. Kimi zaman ailesinden destek alamaz, kimi zaman antrenman salonu bile bulamaz ama mücadeleden vazgeçmez. Onların hikâyeleri kameraya yansımasa da, inanın her biri bir belgesel gibidir.

Aslında bu noktada hepimize düşen bir sorumluluk var. Bu sporcuları tanımak, onların hikâyelerini anlatmak, başarılarını görünür kılmak... Çünkü ne kadar çok konuşulurlarsa, o kadar çok destek bulurlar. Ve belki de yeni kuşaklar, sadece futbolcu olmak değil, milli okçu, paralimpik yüzücü ya da dünya şampiyonu güreşçi olmak için de hayal kurar.
Unutmayalım: Bazı başarılar stat ışıklarında değil, loş antrenman salonlarında doğar. Bazı şampiyonluklar kupalarda değil, sabırla dolu yıllarda kazanılır. Ve bazı sporcular, isimleri bilinmeden tarih yazarlar.

Şimdi sıra bizde. Onları sadece alkışlamak yetmez; tanımak, yaymak, destek olmak gerek. Çünkü bu ülkenin sporu sadece sahada değil, kenarda da büyür. Sessiz kahramanları fark ettiğimiz gün, gerçek bir spor ülkesi olabiliriz.