İzmir, tarihinin en ciddi kuraklık krizlerinden biriyle karşı karşıya. Kentin en büyük su kaynağı Tahtalı Barajı %4,60 su seviyesi ile 17 yılın en düşük seviyesine geriledi. Gördes Barajı tamamen kururken, Alaçatı Kutlu Aktaş, Ürkmez ve Balçova gibi barajlardaki seviyeler de tek haneli rakamlara indi. İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi (İZSU) tarafından uygulanan planlı su kesintileri artık bir tedbir değil, yaşamı sürdürebilme mücadelesine dönüştü.
Uzmanlardan sert eleştiri
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, yerel yönetimi eleştirerek, geçmişte belediye başkanlarını defalarca uyardıklarını ancak önlem alınmadığını belirtti. Yaşar, “Belediyenin A planı bile yok. Su kesintilerine geçen yıl başlanmalıydı. İZSU yönetiminde su bilimciler bulunmuyor. En büyük hata bu” dedi.
Gri su tarıma kazandırılmalı
Yaşar, Çiğli’deki ileri biyolojik atık su arıtma tesisinden çıkan gri suyun denize akıtılmak yerine tarımsal sulamada kullanılması gerektiğini söyledi. “Her gün 500 bin metreküp su boşa gidiyor. Bu suyu Menemen ve Gediz ovalarına verip yeraltı suyu rezervlerini korumalıyız” dedi.
İzmir’in su fakirliği ve tarımsal risk
Türkiye’nin kişi başı yıllık kullanılabilir su potansiyelinin 1340 metreküp olduğunu, İzmir’in ise sadece 600 metreküple “su fakirinin de fakiri” konumunda bulunduğunu belirten Yaşar, kentin aynı zamanda Türkiye’nin kışlık sebze ihtiyacının %60-70’ini karşıladığını ve su krizinin gıda güvenliğini de tehdit ettiğini vurguladı.
La Nina ve uzun vadeli uyarılar
Prof. Dr. Yaşar, Dünya Meteoroloji Örgütü’nün La Nina hava olaylarının Kasım sonuna kadar süreceğini ve yağışların ortalamanın altında kalacağını öngördüğünü aktardı. 2026 yılında ise yağış beklense de, sıkı su politikalarının devam etmesi gerektiğini belirtti: “Tahtalı Barajı %25 dolarsa harika olur; ancak birkaç aylık yağmurla kriz çözülmez.”
