Türkiye, 458 €’luk asgari ücretiyle genel sıralamada düşük bir konumda yer alıyor. Türkiye’de asgari ücretin reel değeri, yüksek enflasyon nedeniyle ciddi bir erime yaşıyor. 2024 yılında Türkiye’de enflasyon %44,4 olarak kaydedilirken, asgari ücret artışı yalnızca %30’da kaldı. Bu durum, asgari ücretle geçim sağlayan Türk işçilerinin satın alma gücünün azaldığını gösteriyor.
Türkiye'de asgari ücret 68 bin TL olursa Avrupa seviyesinde yaşam sağlanabilir
Türkiye’deki asgari ücret, 22.000 TL ve bu ücret yüksek enflasyon nedeniyle temel ihtiyaçları karşılamakta yetersiz kalıyor. Büyük şehirlerde kira, gıda ve ulaşım gibi giderler, asgari ücretin büyük bir kısmını tüketiyor. Örneğin, İstanbul’da bir ailenin temel ihtiyaçlarını karşılaması için asgari ücretin çok üzerinde bir gelir gerekiyor. AB’de asgari ücretin 1.500 €’yu aştığı ülkelerde, işçiler daha yüksek yaşam standartlarına sahip. Almanya’da asgari ücret 2.161 € ile Türkiye’nin üç katından fazla bir satın alma gücü sunuyor. Türkiye, asgari ücrette en fazla kayıp yaşayan ülke olarak öne çıkıyor. %44,4’lük enflasyona karşı %30’luk artış, işçilerin 2024’e kıyasla daha az mal ve hizmet alabilmesine neden oluyor. Buna karşılık, Karadağ, Romanya, Bulgaristan, Hırvatistan ve Litvanya gibi ülkeler asgari ücrette artışlar sağladı. Örneğin, Karadağ’da asgari ücret %25,9 artarken, enflasyon yalnızca %2,6 oldu. Bu, Karadağlı işçilerin satın alma gücünün önemli ölçüde yükseldiğini gösteriyor. AB ülkelerinde asgari ücret artışları, genellikle enflasyonu aşarak işçilere daha iyi bir yaşam standardı sunuyor. Örneğin, İspanya (1.323 €), Slovenya (1.254 €) ve Polonya (1.091 €) gibi ülkeler, 1.000-1.500 € aralığında asgari ücretle orta seviye bir geçim sağlıyor. Türkiye’deki asgari ücret ise bu gruptaki ülkelerin oldukça gerisinde kalıyor. PPS açısından bakıldığında, Romanya ve Bulgaristan gibi ülkeler düşük nominal ücretlerine rağmen daha iyi bir satın alma gücü sunuyor. Türkiye’de asgari ücretle geçim, özellikle büyük şehirlerde giderek zorlaşıyor. Gıda fiyatlarındaki artış, kira maliyetleri ve enerji giderleri, asgari ücretin alım gücünü eritiyor. AB’de asgari ücretle çalışanlar, temel ihtiyaçlarını daha kolay karşılarken, Türkiye’de bu durum bir mücadele haline dönüşüyor. Örneğin, Lüksemburg’da asgari ücretle çalışan bir işçi, temel ihtiyaçlarını karşılayıp birikim yapabilirken, Türkiye’de bu neredeyse imkânsız. AB ortalaması olan 1.400 €’luk asgari ücret, temel gıda (300 €) ve kira (800 €) gibi giderleri karşılayarak Avrupa standartlarında bir yaşam sunuyor. Türkiye’de bu standartları yakalamak için asgari ücretin yaklaşık 68.000 TL olması gerekiyor. AB’de bu oran %79 olsa da, reel alım gücü Türkiye’den 2,3 kat yüksek. Enflasyonun %50’yi aştığı Türkiye’de, asgari ücretin bu seviyelere ulaşması için enflasyon kontrolü kritik önem taşıyor. Ulaşım ve faturalar gibi ek giderler dikkate alındığında, tam AB standardı için asgari ücret 80.000-90.000 TL’ye çıkabilir. Türkiye’deki %44,4’lük enflasyon, AB ortalamasından 15 kat yüksek, bu da maaş artışlarını etkisiz kılıyor. AB Asgari Ücret Direktifi, Türkiye için bir yol haritası sunabilir, ancak ekonomik istikrar şart. Sonuç olarak, Türkiye’deki asgari ücret, Avrupa Birliği ülkeleriyle karşılaştırıldığında satın alma gücü açısından geride kalıyor. Yüksek enflasyon, asgari ücretin reel değerini düşürerek işçilerin yaşam standartlarını olumsuz etkiliyor. AB Asgari Ücret Direktifi, Türkiye için bir ilham kaynağı olabilir, ancak ekonomik koşulların düzeltilmesi gerekiyor. Asgari ücretin yaşam standartlarını iyileştirmesi için daha yüksek artışlar ve enflasyon kontrolü şart.




