Klinik Psikolog Beste Hasırcı, anoreksiyanın yalnızca yemekle ilgili bir rahatsızlık olmadığını, bireyin psikolojik acısını ifade ettiği derin bir çatışma olduğunu vurguladı. Hasırcı’ya göre anoreksiya, görünürde fiziksel olsa da aslında duygusal bir sinyaldir.
Sosyal medya ‘filtreli beden’ baskısını artırıyor
Hasırcı, özellikle gelişim çağındaki gençlerde sosyal medya etkisinin büyük olduğuna dikkat çekti. Filtrelenmiş görüntülerle şekillenen kusursuz beden algısının, gençleri gerçek dışı standartlara göre değerlendirmeye ittiğini ve bu durumun yeme davranışlarını baskıladığını belirtti.
Anoreksiya bir hastalık değil, bir belirtidir
Beste Hasırcı, “Yeme bozukluğu bir hastalıktan çok bir belirtidir. Tıpkı ateşin enfeksiyonun belirtisi olması gibi, anoreksiya da ruhsal bir sorunun dışa vurumudur” dedi. Yemek yememenin yalnızca fiziksel değil, duygusal bir ifade biçimi olabileceğini ifade etti.
Psikolojik köken: aile, travma ve kontrol duygusu
Yeme bozukluklarının yalnızca sosyal medya baskısından değil, aynı zamanda duygusal ihmal, travmalar, kontrolcü ya da eleştirel aile yapısından da kaynaklandığını belirten Hasırcı, “Beden bir savaş alanına dönüşebilir. Yemek reddi, çoğu zaman duyguların çığlığıdır” dedi.
Tedavi mümkün: çok yönlü yaklaşım şart
Anoreksiyanın tedavisinde yalnızca kilo almak değil, kişinin duygusal bütünlüğünün onarılması ve sağlıklı başa çıkma yolları geliştirmesi hedefleniyor. Tedavi sürecinde psikiyatrist, psikolog, diyetisyen, dahiliye uzmanı ve aile desteği bir arada çalışmalı. Gerektiğinde hastane yatışı da planlanabilir.
İyileşme zaman ister, ama mümkündür
Hasırcı, “Sabır ve doğru yaklaşımla iyileşmek mümkündür” diyerek, yeme bozukluklarının geçici değil, derinlemesine ele alınması gereken bir süreç olduğunu vurguladı.