Toplumda oldukça yaygın görülen gastroözofageal reflü hastalığı, mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıyla ortaya çıkan bir sindirim sistemi rahatsızlığı olarak tanımlanıyor. Her beş kişiden birinde görülen reflü, mide asidi ve sindirim sıvılarının yemek borusuna temas etmesi sonucu bu bölgede tahrişe neden oluyor. En sık belirtileri arasında göğüs kemiği arkasında yanma hissi, ağıza acı su gelmesi ve mide ekşimesi yer alıyor.
“Reflü, yemek borusu kanseri riskini 75 kat artırabilir”
Doç. Dr. Özlem Mutluay Soyer, reflü hastalarının bir kısmında endoskopi bulgularının normal olabileceğini ancak bazılarında ciddi komplikasyonlar gelişebileceğini belirtti. “Reflünün en önemli komplikasyonu Barrett özofagusudur. Uzun süre asit temasına bağlı olarak yemek borusunun alt kısmındaki dokuda değişiklik meydana gelir. Endoskopi yapılan reflü hastalarının yaklaşık yüzde 10’unda bu tabloya rastlanmaktadır. Barrett özofagusu, yemek borusu kanseri riskini normal bireylere göre 75 kat artırır” diye konuştu.
Yanlış beslenme alışkanlıkları, fast food tüketimi, hareketsiz yaşam tarzı, sigara ve alkol kullanımının reflüye bağlı riskleri artırdığını da vurgulayan Soyer, “Reflü, kronik seyirli bir hastalıktır ve belirtiler dönem dönem azalabilir. Ancak bu durum, hastalığın geçtiği anlamına gelmez” dedi.
“Yutma güçlüğü ve kilo kaybı varsa endoskopi şart”
Reflü hastalığında tanının çoğu zaman hastanın öyküsüyle konulabildiğini ifade eden Doç. Dr. Mutluay Soyer, şunları söyledi:
“Tedaviye alınan olumlu yanıt tanıyı doğrular. Ancak öksürük, ses kısıklığı, larenjit veya göğüs ağrısı gibi farklı şikâyetler varsa ileri tetkik gerekir. Yutma güçlüğü, kilo kaybı veya kansızlık gibi alarm bulguları olan hastalarda mutlaka endoskopi yapılmalıdır.”
Soyer ayrıca, “Beş yıldan uzun süredir reflü şikâyeti yaşayanlar, 50 yaş üzerindekiler, obez bireyler, mide fıtığı olanlar ve ailesinde yemek borusu kanseri öyküsü bulunanlar yüksek risk grubundadır” uyarısında bulundu.

“Yaşam tarzı değişikliği tedavinin en önemli parçası”
Reflüde tedavinin yalnızca ilaçla sınırlı olmadığını, yaşam alışkanlıklarının da en az ilaç kadar etkili olduğunu belirten Doç. Dr. Soyer, şu önerilerde bulundu:
“Çay, kahve, çikolata, baharatlı ve yağlı yiyecekler reflüyü artırır. Bu tür gıdalardan uzak durulmalı. Yemek yedikten sonra hemen uzanmamak, yatmadan üç saat önce yemek yemeyi bırakmak, yatak başını yükseltmek ve fazla kilolardan kurtulmak oldukça önemlidir. Ayrıca sigara ve alkol kullanımı reflü ataklarını sıklaştırır, bunlardan da kaçınılmalıdır.”
Doç. Dr. Özlem Mutluay Soyer, reflü şikâyetlerinin uzun sürmesi durumunda mutlaka bir gastroenteroloji uzmanına başvurulması gerektiğini vurgulayarak, “Erken tanı, düzenli takip ve doğru yaşam alışkanlıkları reflüde ilerlemeyi önlemenin en etkili yoludur” dedi.




