Dünya genelinde alkol tüketimi ile eğitim seviyesi arasında karmaşık bir ilişki mevcut. Türkiye'de eğitim seviyesi yükseldikçe alkol tüketiminin artması, bireysel özgürleşmenin bir yansıması.
Yüksek eğitim, daha iyi gelir getiriyor
Raporlara göre, gelişmiş ülkelerde yüksek eğitimli bireyler arasında alkol tüketimi daha yaygın, ancak bu genellikle "sosyal içicilik" şeklinde – yani aşırıya kaçmayan, keyif odaklı bir tüketim. Türkiye'de ise durum benzer bir yöne evriliyor. Ülke genelinde alkol tüketimi hala düşük: Kişi başına yıllık saf alkol miktarı 1,4 litre civarında, bu da bizi Avrupa ortalamasının (9,5 litre) oldukça altında tutuyor. Yine de, son yıllarda yapılan araştırmalar, eğitimli kesimlerde bu oranın yavaş yavaş yükseldiğini gösteriyor. Eğitim, bireyleri geleneksel normlardan uzaklaştırıp Batı tarzı sosyal etkileşimlere açıyor. Üniversite mezunları, büyükşehirlerdeki kafe, bar ve networking etkinliklerinde alkolü "sosyal yağlayıcı" olarak kullanıyor. Yeşilay'ın raporlarında belirtildiği gibi, ergenlikten itibaren arkadaş gruplarındaki baskı, alkolü "kabul görme" aracı yapıyor – ve bu gruplar giderek eğitimli gençlerden oluşuyor. Yüksek eğitim, daha iyi gelir getiriyor. TÜİK Hanehalkı Bütçe Araştırması'na göre, üst gelir dilimindeki hanelerde alkol harcaması oranı %8'e ulaşıyor – düşük gelirlerde ise neredeyse sıfır. Alkol, lüks bir tüketim kalemi; bira veya şarap, eğitimli kesim için "rafine" bir tercih haline geliyor. : Eğitimli bireyler, yoğun iş temposu ve kariyer baskısıyla karşı karşıya. OECD verilerine göre, sosyo-ekonomik seviyesi yüksek kadınlarda alkol riski artıyor – muhtemelen rahatlama aracı olarak. Erkeklerde ise düşük eğitimlilerde ağır içicilik daha yaygın, ancak genel tüketim eğitimle paralel yükseliyor.