Erkek şiddetinin temelinde partneri birey olarak görememenin yattığını belirten Eker, "Erkek, kadını bir organı gibi görüyor. Sağ elimizin 'bugün seninle vakit geçirmek istemiyorum' diyememesi gibi, erkek de kadının bağımsız karar almasını kabul edemiyor. Bahar Aksu cinayeti, sevgiyle değil güçle, korkuyla kişiyi kendine tabi kılma arzusunun sonucu" diye konuştu.
"Saplantı ile takıntı farklı şeyler"
Ayrılığı kabullenememek ile takıntı arasında fark olduğunu dile getiren Eker, "Takıntılar kişiye anlamsız gelen, zihninden atmak istediği düşüncelerle ilgilidir. Oysa saplantılı kişiler, düşüncelerini benliklerinin bir parçası olarak görür. Bu kişiler için partner, kaybedilmemesi gereken bir figürdür. Ayrılık onlar için gerçek bir yıkımdır" ifadelerini kullandı.
"Sibernetik evren ayrılığı zorlaştırıyor"
Dijital dünyanın ayrılığı imkânsız hale getirdiğini vurgulayan Eker, "Sosyal medya, ayrıldığınız kişiyle ilgili uyarıcıları hayatınızdan çıkaramamanıza neden oluyor. Kim olduğumuz ile internet kimliğimiz arasındaki fark, hem bizi hem de partnerimizi yanıltıyor. Bu da ilişkilerde sınırları bulanıklaştırıyor" dedi.
Siber dünyanın, bireyin arzularını bastırmasına engel olduğuna dikkat çeken Eker şöyle devam etti:
“Bu dijital evrende birey kendinden çok şey verirken, karşılığında görünmez bir izlenme, kayıt altına alınma durumu yaşıyor. Siber dünya anonimlik sağladığı için, kişiler burada hem sorumluluktan kaçabiliyor hem de kabul edilemez arzularını dışa vurabiliyor. Bu da içsel sınırların silikleşmesine neden oluyor."
"Silahlı saldırgana müdahale etmek kolay değil"
Bahar Aksu cinayeti esnasında çevredeki kişilerin müdahale etmemesine ilişkin eleştirileri de değerlendiren Eker, "Elinde silah olabilecek birine müdahale etmek kolay değildir. İnsanlar öncelikle kendilerini korumak ister. Üstelik travmalarla dolu bir toplum olarak korku eşiğimiz çok yüksek. Bu nedenle toplumsal tepki eksikliği her zaman duyarsızlık anlamına gelmez" şeklinde konuştu.





