Günümüzün hızlı ve stresli yaşamında birçok kişi, iyimser düşünceyle ayakta kalmaya çalışıyor. Ancak uzmanlara göre her olayda olumlu bir yön bulmaya çalışmak her zaman sağlıklı bir yaklaşım olmayabilir. Özellikle aşırı iyimserlik hali, yani “Pollyanna Sendromu”, kişinin fark etmeden kendine zarar vermesine neden olabiliyor. Peki bu sendrom nasıl oluşuyor, ne zaman tehlikeli hale geliyor?
Pollyanna kimdir, neden bu kadar çok konuşuluyor?
Amerikalı yazar Eleanor H. Porter’ın 1913’te kaleme aldığı romanın kahramanı Pollyanna Whittier, ne yaşarsa yaşasın “iyi bir taraf” bulma oyununu oynuyordu. “Mutluluk oyunu” adını verdiği bu yaklaşımla, çevresindekileri de etkilemeyi başarıyordu. Ancak bu tavrın arkasında, babasından öğrendiği bir savunma mekanizması vardı. Zamanla kasaba halkı bile onun neşesinden etkilenmişti. Fakat Pollyanna bir gün felç geçirdiğinde, gerçeklerle yüzleşmenin ne kadar zor olduğunu bizzat deneyimledi. İşte bu hikâyeden doğan kavrama bugün “Pollyanna Sendromu” deniyor.
Aşırı iyimserlik: Kurtarıcı mı, gizli bir tehlike mi?
Pollyannacılık, kişinin karşılaştığı zorluklarda sürekli olarak olumlu yanlar araması şeklinde tanımlanıyor. Ancak uzmanlara göre, bu bakış açısı zamanla sorunların görmezden gelinmesine neden olabiliyor. “Her şey yolunda” düşüncesine saplanmak, çözüm üretme becerisini köreltebiliyor. Psikologlar, bu durumu yaşayan kişilerin travmalardan kaçmak, özgüvenlerini korumak veya toplumun “hep olumlu ol” baskısından etkilenmek gibi nedenlerle bu eğilime sahip olabileceğini belirtiyor.
Gizli tehlikenin belirtileri neler?
Pollyanna sendromu yaşayan bireyler, gerçeklikten kaçmaya meyilli olabilir. Bu kişiler; sürekli gülümseyebilir, sorunları küçümseyebilir ya da ciddi konuları “bir şekilde hallederiz” tavrıyla geçiştirebilir. Zamanla bu iyimserlik maskesi, bastırılan duyguların patlamasına yol açabilir. İş ya da sosyal çevrelerinde “gerçek dışı” olarak algılanma riski de cabası. Uzmanlar, iyimserlikle gerçeklik arasında denge kurulması gerektiğinin altını çiziyor.
Nasıl fark edilir, ne yapılmalı?
Kişi sürekli olarak olumsuzlukları reddediyor, kendini ya da çevresini kandırıyor olabilir. Bu durumda bir adım geri atıp olayları tüm yönleriyle analiz etme alışkanlığı kazanması gerekiyor. Sağlıklı bir iyimserlik, problemlerin farkında olup çözüm odaklı yaklaşımı da içermelidir. Uzmanlar, bu durumla baş etmekte zorlanan bireylerin profesyonel destek almasının önemini vurguluyor. Çünkü aşırı pozitiflik, bir noktada psikolojik tükenmişliğe dönüşebilir.





