İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) Uluslararası Su Kaynakları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alper Baba, İzmir’de yer altı suyu kaynaklarının risk altında olduğunu belirtti. Prof. Dr. Baba, barajlardaki düşük su seviyeleri nedeniyle kent genelinde içme ve kullanma suyunun yaklaşık yüzde 95’inin yer altı suyu kaynaklarından karşılandığını ifade etti.
“Aşırı yer altı suyu çekimi birçok alanda su seviyesinin düşmesine neden oluyor. Özellikle kıyı bölgelerinde tuzlanma riski artıyor” diyen Prof. Dr. Baba, tuzlanan suların içme suyu olarak kullanılamayacağını ve sağlık açısından tehlike oluşturabileceğini vurguladı.
Kentleşme ve iklim değişikliği baskısı
Prof. Dr. Baba, İzmir’de yoğun kentleşme, plansız tarımsal uygulamalar ve iklim değişikliği gibi etkenlerin hem yer üstü hem de yer altı suyu kaynaklarını ciddi şekilde tehdit ettiğini aktardı. Şu değerlendirmelerde bulundu:
-
İzmir’de yağış yetersizliği nedeniyle barajlar kritik seviyeye düştü; Tahtalı Barajı doluluk oranı yüzde 4,87 seviyesinde.
-
Geçirimsiz yüzeyler ve betonlaşma, yağmur sularının toprağa sızmasını engelliyor, bu da yer altı suyu beslenmesini azaltıyor.
-
Kent içindeki sıcaklık artışı, buharlaşmayı artırarak hidrolik döngüyü olumsuz etkiliyor.
Tuzlanma ve ekosistemler üzerindeki etkiler
Prof. Dr. Baba, yer altı suyunun tuzlanmasının kıyı kentlerinde içme suyu kaynaklarını azalttığını, tarım alanlarında toprak tuzlulaşmasına yol açtığını ve tarımsal verimi düşürdüğünü ifade etti. Ayrıca tatlı su ekosistemlerinin zarar gördüğünü, sulak alanların ve biyoçeşitliliğin tehdit altında olduğunu belirtti.
“İzmir’in Menemen Ovası gibi kritik tarım alanları tuzlanma ve su kıtlığı riski ile karşı karşıya. Bu durum altyapı sistemlerinde korozyona neden olarak bakım maliyetlerini artırıyor” dedi.
Çözüm önerileri ve su yönetimi stratejileri
Prof. Dr. Baba, İzmir’de yer altı suyu kaynaklarının etkin kullanımının şart olduğunu vurguladı ve önerilerini şöyle sıraladı:
-
Halkapınar ve Menemen Ovası gibi önemli su kaynaklarının korunması ve gerektiğinde su temini.
-
Akiferlerin potansiyellerinin belirlenmesi, düzenli izlenmesi ve tuzluluk değerlerinin kontrol edilmesi.
-
Arıtılmış atık suların tarımsal faaliyetlerde kullanılması.
-
Orta vadede deniz suyunun arıtılarak yer altı suyu akiferlerine verilmesi.
Prof. Dr. Baba, Türkiye’de yer altı suyu seviyelerinin özellikle İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Ege bölgelerinde ciddi şekilde düştüğünü ve kıyı bölgelerde tuzlanmanın arttığını kaydetti.
Ulusal dayanışma ve toplumsal bilinç gerekiyor
Prof. Dr. Baba, Avrupa ülkelerinin su kaynaklarını havza ölçeğinde planladığını, yüzey ve yer altı sularını birlikte değerlendirerek bütüncül yaklaşımlar geliştirdiğini belirtti. Türkiye’de de su yönetiminin sadece teknik çözümlerle sürdürülemeyeceğini, toplumsal katılım ve ulusal dayanışmanın şart olduğunu vurguladı.
“Su kaynaklarının etkin kullanımı, kuraklık ve taşkın erken uyarı sistemleri, yapay zeka ve sensör tabanlı takip sistemleri ile desteklenmeli” diyen Prof. Dr. Baba, bilinçli kullanım ve planlamanın kaçınılmaz olduğunu söyledi.





