İzmir’in sosyo-ekonomik ve kültürel yapısını analiz eden araştırma, 27-30 Ocak tarihleri arasında 608 kişiyle gerçekleştirildi. Raporda, kent sakinlerinin gelir beklentileri, ekonomik sıkıntılar ve dayanışma pratikleri ele alındı. Artan kira fiyatları, doğalgaz ve ısınma maliyetleri gibi faktörler, yoksulluğun kentte nasıl hissedildiğine dair önemli veriler sundu.
Yaşam memnuniyeti geriliyor
İzmir’de yaşamaktan memnun olanların oranı, Ekim 2024’te yüzde 73,5 iken, Şubat 2025 itibarıyla yüzde 65’e düştü. En yüksek memnuniyet oranı 60 yaş üstü bireylerde görülürken, 40-59 yaş aralığındaki vatandaşlar daha düşük memnuniyet bildirdi.
Kentte en büyük sorunlar ulaşım, temizlik ve altyapı
Araştırmaya göre, İzmir’in en büyük sorunları ulaşım, toplu taşıma, çevre temizliği ve altyapı hizmetleri. Kanalizasyon, yollar ve su hizmetlerinden duyulan memnuniyetsizlik oranı yüzde 70’in üzerinde. Depreme hazırlık konusundaki eksiklikler de vatandaşlar tarafından önemli bir hizmet boşluğu olarak değerlendiriliyor.
Buna karşın, İzmir’de kültür-sanat etkinlikleri olumlu bulunan alanlar arasında yer alıyor. Ancak katılımcıların yarısı, kentin ekonomik fırsatlar ve iş imkanları bakımından yetersiz olduğunu düşünüyor. Devlet okulları ve sağlık hizmetlerine yönelik memnuniyetsizlik de dikkat çekici. Her iki kişiden biri sağlık hizmetlerini yetersiz bulurken, devlet okullarını yeterli bulanların oranı yüzde 25’te kaldı.
Ekonomik kriz ve yoksulluğun etkileri artıyor
Türkiye genelinde olduğu gibi İzmir’de de ekonomik kriz en önemli gündem maddesi olmaya devam ediyor. Katılımcıların yüzde 44,5’i için ekonomi birincil endişe kaynağı olurken, hukuk-adalet ve Kartalkaya’daki otel yangını gibi konular da gündemde yer aldı. Ekonomik krizle bağlantılı olarak, kentte stres, kaygı ve öfke duygularının arttığı gözlemlendi. Özellikle kiracılar, geçim sıkıntısı nedeniyle daha fazla stres yaşarken, ev sahipleri daha umutlu bir tablo çizdi. Görüşmelerde, ekonomik sıkıntıların aile içi huzursuzlukları artırdığı vurgulandı. Bir katılımcı, "Ekonomik zorluklar nedeniyle artık daha tahammülsüz hale geldik, ev içinde sürekli gerginlik var" ifadelerini kullandı.
Çalışanlar da geçinemiyor
Raporda öne çıkan bir diğer önemli bulgu, çalışan yoksulluğunun yaygınlaşması oldu. Katılımcıların büyük bir kısmı, düzenli bir işte çalışsalar bile geçinemediklerini belirtti. Öğrenciler ve emekliler de ekonomik zorluklarla mücadele ediyor. Üniversite öğrencileri, temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanırken, birçoğu gündelik işlerde çalışmak zorunda kalıyor. "Çalışıyoruz ama yine de fakiriz" diyen gençler, ekonomik çıkmaz içinde olduklarını dile getirdi.
Kadınlar yoksulluktan daha fazla etkileniyor
Kadınlar, özellikle boşanmış veya eşini kaybetmiş bireyler, ekonomik krizden en fazla etkilenen gruplar arasında. Sosyal yardımlara başvurmak zorunda kalan kadınlar, yardımların yalnızca "aşırı yoksul" bireylere verilmesi nedeniyle destek almakta zorlandıklarını belirtti. Boşanmış kadınlar için kira ödemeleri ciddi bir yük oluşturuyor.
Devlet ve yerel yönetimler yoksullukla mücadelede yetersiz bulunuyor
Katılımcıların yüzde 70’i hükümetin İzmir’de yoksullukla mücadelede yeterli çabayı göstermediğini düşünüyor. Yerel yönetimlerden memnuniyet oranı yüzde 20’de kalırken, hükümetin yoksulluk politikalarını başarılı bulanların oranı yüzde 30 oldu. Sosyal yardımlara erişimin adaletsiz olduğu yönünde eleştiriler dile getirildi. Bir katılımcının sözleri: "Belediyeye başvuruyorum ama beni yoksul saymıyorlar. Yoksul olabilmek için duvarlardan rutubet mi akması lazım?"
İzmir’de özgürlük var ama ekonomik sıkıntılar ağır basıyor
Araştırma, İzmir’in kültürel özgürlükleriyle öne çıkan bir şehir olduğunu ancak ekonomik olarak zor bir dönemden geçtiğini gösteriyor. Katılımcılar, kentte yaşamaktan keyif aldıklarını ancak ekonomik kriz nedeniyle umutlarını kaybettiklerini dile getiriyor.
- "İzmir’de yaşamak güzel ama zor!"
- "İnsanlar umutlarını kaybediyor, gençler yurt dışına gitmek istiyor."
- "Çalışanlar bile geçinemiyor, yoksulluk orta sınıfa da yayıldı."
İzmir Barometresi raporu, kentin ekonomik sorunlarının derinleştiğini ve bu konuda kapsamlı politikalara ihtiyaç duyulduğunu ortaya koyuyor.