Algılar ve olgular başlığı altında paylaşımda bulunan Tunç Soyer, TİS süreci ve işten çıkarmalar hakkında konuştu. Soyer'in ifadeleri şu şekilde;
Belediyenin mali sıkıntı yaşıyor olması o dönem yapılan TİS nedeniyle ya da eski yönetimin bıraktığı iddia edilen enkaz nedeniyle değildir
"Sıkıntıların asıl sebebini gösteren Soyer, "Zaten ben TİS'i imzalamadan 4 gün önce yani seçimden 9 gün önce o dönem Karşıyaka Belediye Başkanı şimdiki İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı aynı koşulları taşıyan sözleşmeyi şahsen imzaladı. Toplu iş sözleşmesiyle işçiye sağlanan hakların benim imzaladığım sözleşmedeki koşullardan hiçbir farkı yok. Çünkü toplu iş sözleşmesinin az ya da çok kişiyi kapsayacak şekilde yapılmış olması örnek teşkil etmesi bakımından ve belediyenin diğer birimlerinde de uygulanma mecburiyeti doğurduğundan bir fark taşımaz. Yani sorumsuzluk olarak değerlendirilen sözleşme bizzat kendisi tarafından imzalanmıştır. Mart 2024 enflasyon oranı TÜİK verilerine göre %68 iken sözleşmenin %67 zam oranıyla imzalanmış olması hem işçiyi enflasyona ezdirmeyen hem de personel giderlerinin toplam bütçe içindeki payının %30 sınırını aşmaması nedeniyle belediye bütçesini zorlamayan bir toplu iş sözleşmesi olmuştur. Bugün belediyenin mali sıkıntı yaşıyor olması o dönem yapılan TİS nedeniyle ya da eski yönetimin bıraktığı iddia edilen enkaz nedeniyle değildir. Çünkü benim başkanlık yaptığım dönemde belediyenin mali yapısı 3 büyük A ile değerlendirilen kredibilitesi en yüksek belediyelerden biridir ve belediye bu tabloyla devrilmiştir. Dolayısıyla yaşanan sıkıntının asıl sebebi silkeleme politikasıyla belediyenin gelir gider dengesini alt üst edecek kadar büyük kesintilerin yapılmış olmasındadır. SGK borçlarının takas yöntemiyle ya da yapılandırmayla ödenmesi mümkün olabilecekken ve kendi belediyelerinde bu yöntem uygulanırken iki bin yirmi dört yerel seçimlerinden sonra adeta bir düğmeye basılmış ve Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde ödeneklerinden kesinti yapılmak suretiyle iş yapamaz duruma getirme politikası uygulamaya sokulmuştur. Bu nedenle vicdanen ve siyaseten mevcut belediye yönetiminin sorumluluğu geçmiş dönemde değil mevcut iktidarda araması gerekmektedir."
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan Tunceli doğumluların oranı yüzde 2 bile değildir
"Belediyeye doğulu işçiler aldığı yönündeki iddialar hakkında da konuşan Soyer, "Bu soruya cevap vermek bile çok üzücü. Ancak elbette böyle bir durum yok. Öncelikle belediyede çalışan kişi sayısıyla ilgili bazı verileri paylaşmak isterim. Biliyorsunuz, 2014 yılında yapılan büyük bir değişiklikle büyükşehirlerin yetki ve görevleri artırıldı. 2014-2019 yılları arasında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde işe alınan toplam kişi sayısı 7.169’dur. 2019-2024 yılları arasında, yani benim dönemimde işe alınan toplam işçi sayısı ise 6.494’tür. Bu dönemde 5 fabrika açtık, 1 metro ve 1 tramvay inşaatı tamamladık. Fuarları iki katına çıkardık. 700’ün üzerinde yeni otobüs aldık. Yeni istihdam gerektiren onlarca tesis açtık, birçok yenilik gerçekleştirdik. Yani ortada fazla işçi alımı değil; yeni açtığımız istihdam alanları nedeniyle zorunlu olarak yapılan alımlar söz konusudur. Belediyede çalışan kişilerin nerede doğduklarıyla hiçbir zaman ilgilenmedim. Göreve geldiğimde de hiçbir zaman işten çıkarma yoluna gitmedim. Beş yıl içinde belediyede çalışan kişilerin doğdukları yerlere göre oransal olarak neredeyse bir değişiklik olmadı diyebilirim. 2019’daki çalışanlar arasındaki İzmirli oranı neyse, 2024’te de o oran aynen korunmuştur. Ben bu soruya cevap vermekten utanç duyuyor olsam da çok sık sorulduğu için bir kez daha söylemek zorundayım: İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan Tunceli doğumluların oranı yüzde 2 bile değildir. Son günlerde oldukça gündem olan sendikacıların akrabalarının belediyede çalıştığı yönündeki iddialar hakkında da konuşan Soyer, "Şimdi, sendika başkanının belediye şirketi İzbeton’da 21 yıldır çalışan bir abisi olduğu öğreniliyor ve işten atılıyor. Peki, neden diğer 57 kişiyle ilgili herhangi bir karar alınmadı? Yoksa 57 akrabası olduğu iddiası doğru değil mi? Hangi sendika çalışanlarının yakınları, kim bunlar, kaç kişiler ve kim neden işten çıkarılıyor? İşe alımlarda nasıl bir yöntem izleneceği açıklanıyor, ortaya yeni bir model konuluyor, kuruluyor; ancak işten çıkarmalarda hangi kriterlerin uygulandığına dair hiçbir bilgi yok. Oysa çıkarılan her bir işçinin bir hayatı, bir ailesi var. Ve neden işten çıkarıldığını bilmek en doğal hakkı değil mi? Bir insanın hayatıyla oynamak bu kadar kolay mı?"
Hiç hak etmedikleri ücretlere maruz kalan beyaz yakalılar da sendikalaşmalı
"Aslında Türkiye gerçekleri, hakikatle örtüşmüyor. Zaten biz Türkiye gerçeklerine rıza göstermediğimiz için siyaset yapıyoruz. Türkiye gerçeklerini kimsenin hak etmediğine; çalışanların sefalette değil, refahta eşitlenmesi gerektiğine inanıyor ve bu ülkenin ürettiği refahın adil paylaşımıyla kimsenin yoksulluk içine düşmeyeceğini biliyoruz. Bu nedenle belediye çalışanlarının alacağı ücretin hem hakikatlere yakın olmasına hem de Türkiye gerçeklerini değiştirmeye öncülük etmelerini mümkün kılacak bir noktaya gelmesine özen gösterdim. Tüm eleştirilecek yanları saklı kalmak kaydıyla, sendikal hak mücadelesini çok önemsedim ve gücüm yettiğince daima sahip çıktım. Türkiye'nin bugün içine düştüğü durum bir sosyal enkazdır. Vatandaşlarımız, yoksulluk sınırının altında hayatlarını idame ettirmeye çalışmaktadır. Çok eleştirilen toplu iş sözleşmesiyle işçilerin aldıkları ücretlerin yüzde 95’i de yoksulluk sınırının altındadır. Bu enkazın sorumlusu, ne zam talepleri reddedildiği için greve giden sendikalar ne de belediyelerdir. Sorumlu, bu memleketin kaynaklarını adil paylaştırmayan; zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan sistemin kendisidir. Çözümün en önemli anahtarlarından biri, sendikal hak mücadelesinin güçlenmesi ve daha sağlam temellere oturmasıdır. Düşük ücretle çalışanlar da, hiç hak etmedikleri ücretlere maruz kalan beyaz yakalılar da sendikalaşmalı; sendikal hak arayışı için örgütlenmelidir. Sendikal hak mücadelesi, yalnızca ‘ücret sendikacılığı’na dönüştürülmemeli; adil refah bölüşümü için bir hak mücadelesi olarak büyütülmelidir. Bunun yolu da alın terinin karşılığını alamayan tüm emekçilerin dayanışmasını güçlendirmekten geçer."
İşçi çıkarmakla tasarruf yapılmaz
"Bin civarında işçinin işten çıkarılmasının maksimum yüzde 1 oranında tasarruf sağlayacağının altını çizen Tunç Soyer, "Aslında belediyeden işçi çıkarılıyor olmasına rağmen, son bir yılda 2 bin işçinin alındığına dair haberler duyuyoruz. Hadi bu haberleri bir kenara bırakalım; yaklaşık bin civarında kişinin işten çıkarılması belediye bütçesinde ne kadar bir tasarruf sağlayacak, biliyor musunuz? Maksimum yüzde 1 civarında. Bunun şehre, belediyeye, memlekete ne gibi bir fayda yaratacağının takdirini bizi izleyenlere bırakıyorum. Ancak unutulmamalıdır ki, Cumhuriyet tarihinin belediyelerdeki en büyük toplu işten çıkarılması anlamına gelen bu irade, Cumhuriyet Halk Partisi’nin uzun yıllar boyunca sırtında taşıyacağı büyük bir kambura dönüşecek ve emekten, haktan yana duruşunda, sosyal demokrat kimliğinde telafisi mümkün olmayan büyük tahribatlar yaratacaktır. Hesap sorulması gerekenlerin kimler olduğunu hepimiz biliyoruz; çünkü hepimiz aynı ülkede yaşıyoruz. Şimdi kişisel veya siyasi algı oyunlarını, mağdur edebiyatlarını bir kenara bırakıp, hakikate ayakları yere sağlam basan bir siyasete ve toplumsal değerleri koruyan yönetimlere ihtiyacımız var. Adalet ve demokrasi mücadelesi hepimizin mücadelesidir. İzmir’in kaybetmesi, Türkiye’nin kaybetmesidir."