Türkiye'de radyoculuk 6 Mayıs 1927’de İstanbul Sirkeci’de ilk radyo yayınının yapılmasıyla başladı. O gün henüz kimsenin evinde radyo yoktu, bu yüzden postane kapısına asılan hoparlörler aracılığıyla ses tüm sokaklara ulaştı.
Radyo Tarihinde Bir Yolculuk
Radyo, sesin kablosuz iletimi hayaliyle doğdu. 19. yüzyılda James Maxwell ve Heinrich Hertz’in teorileri üzerine Guglielmo Marconi, 1895’te ilk başarılı radyo sinyalini dünyaya iletti. Marconi’nin bu buluşu insanlık tarihinin en önemli iletişim devrimlerinden biri oldu. 20. yüzyıl başlarında radyo, bir haberleşme aracından öteye geçerek eğlencenin, eğitimin ve bilginin sesi haline geldi. Sesli tiyatrolar, türküler, haberler ve ninniler radyo frekanslarından yayılıp milyonların evine taşındı. Örneğin 1930’lardan itibaren radyo tiyatroları evlerde tiyatro keyfi yaşatırken radyo müzik yayınları sayesinde Türkçe pop ve Anadolu rock gibi türler nesiller boyu halka ulaştı. Aynı dönemde dünyanın dört bir yanında yayılan radyo, özellikle İkinci Dünya Savaşı yıllarında haberleşme ve moral aracı olarak altın çağını yaşadı. Savaş sonrasında FM frekanslarıyla müzik yayıncılığı devasa bir ivme kazandı. Televizyon yaygınlaşsa da, 1990’lardan itibaren radyo dijitalleşerek internete taşındı ve hâlâ haber, müzik ve eğlence dünyasının önemli bir gücü olmayı sürdürüyor. Türkiye’nin radyoyla tanışması ise Cumhuriyet’in ilk yıllarına rastlıyor. Cumhuriyet’in ilanından iki yıl sonra çıkarılan kanunla telsiz yayını planlanırken, yürütülen çalışmalar sonucu 6 Mayıs 1927’de “İstanbul Radyosu” adıyla ilk yayın başladı. O günkü heyecanı düşünün: Henüz hiç kimsenin evinde radyo yokken, yayın Sirkeci Postanesi’nin bodrumundan yapılıyordu ve şehrin sokakları toplu hoparlörlerle dolaşıyordu. Bu mucizevi cihaz, o günden beri kesintisiz bilgi ve müzik kaynağımız oldu. Üstelik TRT Radyoları, 2027’de 100. yılını kutlayacak kadar köklü bir gelenek yarattı. TRT Radyo Dairesi Başkanı Hamit Yaz’ın dediği gibi, bugün “radyoculuk denince akla TRT Radyoları geliyor”. Bir zamanlar Atatürk’ün emriyle Avrupa’nın en büyük radyo binası inşa edilirken bile radyo, milletimizin sesi olmaya ant içmişti. Bugün de TRT ve özel radyolar, Radyoları Meslek Birliği (RATEM) çatısı altında, ülke genelinde 1000’i aşkın radyo istasyonuyla varlığını sürdürüyor. Bu sayı, radyonun Türkiye’de nasıl köklü bir hayat olduğunu gösteriyor.
Birleştirici Gücü ve Kültürel Miras
Radyo her zaman birleştirici oldu. Renk Radyo’nın sözüyle, “Radyoculuk, sesin büyüsüyle insanları birleştiren, bilgilendiren ve eğlendiren bir sanat dalıdır.” Gerçekten de sabah haberlerinden akşam sohbetlerine, şarkıdan muhabbet radyoda herkes aynı frekansı paylaşır. Köydeki yaşlı da bir hikâye bekler, şehirdeki genç de en yeni şarkıyı duymak ister; radyo onlar için vazgeçilmez bir köprüdür. Yerel dillerde yayın yapan radyolar, farklı etnik ve kültürel grupların kendi dillerinde ses bulmasını sağladı. Anadolu’nun en ücra köşesinde türkü söyleyen bir köylü dahi yayınlanıp büyük kentlere ulaşabiliyor. Bu sayede radyo, ülkemizin zengin mozaik kültürünü yaşatan, yaşatan bir mecra haline geldi. Daha da ötesi, dünya çağında sınır tanımadı: Dünyanın dört bir yanında radyoya duyulan özlem, farklı coğrafyalarda benzer duyguları filizlendirdi. Işık hızıyla mesafeleri yok eden radyo, üyesi olduğumuz küresel köyün en eski habercisidir. Radyo yalnızca bilgi değil, duygusal bağları da taşıdı. Belki evinizde eskimiş bir radyo varsa, anneden babaya miras kalan o cihaz, bir şarkıyla sizi çocukluk odanıza geri götürür. Özlediğiniz bir sesi yeniden duymanın coşkusu, radyonun sihridir. Renk Radyo’nun da ifade ettiği gibi, radyonun ördüğü ses dünyası aidiyet hissi yaratır. Bizler hepimiz aynı ezgiyi dinlemiş, aynı haberi merak etmişizdir. İşte bu yüzden radyolar, trenlerde, atölyelerde, bekleme odalarında da hep yakın arkadaşımız oldu.
Dijital Çağda da Parlayan Radyo
Günümüzde de radyo hayatımızı terk etmiş değil. Radyo, dijital çağın canlılığını iliklerine kadar hissediyor. Web radyoları, podcast yayınları ve uygulamalarla yeniden şekillenen radyo dünyası, özündeki canlılık ve samimiyeti koruyor. Eski tip radyo setlerinin anısına, artık radyolar cep telefonu hoparlöründen dahi kulaklarımıza sesleniyor. Dünyanın dört bir yanındaki dinleyiciler kesintisiz yayınlarla birbirine bağlanıyor. Bu yıl 6 Mayıs’ta da dijital platformlarda, Ratem ve TRT işbirliğiyle gerçekleşen programlarımızla radyo bizleri bir araya getirecek. Çünkü radyo, kuşaklar boyu süren bir geleneğin adıdır; geçtiğimiz onca yılı aştı, önümüzde uzanan yıllara da umutla bakıyor. Seslerin dünyasındaki bu 100 yılı aşkın yolculukta, radyonun verdiği nimetleri unutmamak gerekiyor.
TRT'nin büyük canlı yayını
TRT'nin saz ve ses sanatçılarından oluşan 98 kişilik bir kadro, Şef Elnara Kerimova ve Ömer Hayri Uzun yönetiminde yarın saat 21.15'te "TRT Radyoları 98. Yıl Özel Konseri"nde sahneye çıkacak. Konser, TRT Müzik televizyon kanalı, TRT FM, TRT Türkü ve TRT Nağme radyoları ve TRT radyolarının dijital mecraları üzerinden canlı yayınlanacak. TRT radyoları, bu güne özel olarak yayın içeriklerinde günün anlam ve önemine ilişkin konu ve konuklara yer verecek.





