İklim değişikliğinin Karadeniz bölgesinde tetiklediği atmosferik felaketlerde gözle görülür bir artış yaşanıyor. Su sıcaklıklarının Akdeniz seviyesine ulaşması, şiddetli yağışları beraberinde getirirken, ekosistemlerde meydana gelen bozulmalar da canlıların varlığını tehdit ediyor. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, doğal alanların korunmasının ve doğal çözümler geliştirilmesinin gerekliliğini vurguluyor.
"Dünyanın başı belada"
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, ekosistemlerin giderek parçalanmakta olduğunu ve bu parçalanmanın dünya genelinde ekolojik dönüşümlere neden olduğunu belirtti. Kurdoğlu, “Dünya bir ekosistemdir. Ancak doğa ne kadar parçalanırsa korunması o kadar zorlaşır ve zarar görme olasılığı artar. Denizel ekosistemlerin yüzde 70’i ve karasal ekosistemlerin yüzde 65’i bozulmaya başladı” dedi. Ayrıca omurgalı hayvanların yüzde 73'ünde ve deniz canlılarının yüzde 80'inde popülasyon azalması olduğunu ekledi.
Atmosferik felaketler arttı
Atmosferik felaketlerin bölgede hızla arttığını ifade eden Kurdoğlu, “Karadeniz’in sıcaklığı bazı günler 29 dereceye kadar çıktı. Bu durum buharlaşmayı artırıyor ve dağlara orografik yağışları getiriyor. Artık, aylık yağış miktarını birkaç günde alıyoruz ve bu da atmosferik afetlerin etkisini artırdı” diye konuştu. 2010 yılıyla günümüzü kıyaslayan Kurdoğlu, “Atmosferik afetlerin yıkıcı etkisi neredeyse 2,5 kat arttı. Artık sel, taşkın, kuraklık ve don gibi olaylar çok daha sık görülüyor” ifadelerini kullandı.
Felaketin eşiğine gelindi
Doğal alanların korunmasının ve iklim değişikliğiyle mücadelenin önemine dikkat çeken Doç. Dr. Kurdoğlu, "İklim değişikliğiyle mücadelede doğal çözümler kilit rol oynuyor. Doğal alanların korunması, dünyadaki hedef olan yüzde 30 koruma oranına ulaşmak için gereklidir. Türkiye’de bu oran yüzde 7,5’lerde. Felaket eşiğe geldi, hatta eşiği geçti. Doğal alanlarımızı korumak ve mühendislik yapılarından daha çok doğayla uyumlu çözümler üretmek zorundayız” dedi. Kurdoğlu, mühendislik yapılarının sadece kritik yerlerde uygulanması gerektiğini, aksi takdirde doğaya ek bir zarar verebileceğini belirtti.