11 Ekim 1925 günü İzmir Belediye Balkonu'ndan halka hitaben yaptığı konuşmada, İzmir'i ilk gördüğü günün mektebi terk ederek menfaya gittiği gün olduğunu, bu güzel memlekette birkaç saat geçirdiğini, o zaman rıhtımı baştan başa hasmîâi can olan yabancı bir ırkın mensuplarıyla dolu gördüğünü ve İzmir'in hakiki, asil ve necip Türk İzmirlilerden gitmiş olduğunu hükmettiğini söylüyor.

CHP İl Başkanı Çağatay Güç: Devletin görevini yerel yönetimler üstleniyor
CHP İl Başkanı Çağatay Güç: Devletin görevini yerel yönetimler üstleniyor
İçeriği Görüntüle

1907'den 1922'ye uzanan tarih

Mustafa Kemal Atatürk, Eylül 1907'de Selanik'e geçerken İzmir'e uğrayarak şehre ikinci gelişini gerçekleştiriyor. Üçüncü ziyareti ise Trablusgarp'a giderken oluyor ve 17 Ekim 1911 tarihinde Urla karantinasında içinde bulunduğu Rus vapurundan Selanik'te bulunan Fuat Bulca'ya yazdığı mektupta "Vatanı kurtarmak için şimdiye kadar olduğundan ziyade gayret ve fedakarlık zorunludur" dediği anlaşılıyor. 30 Ağustos 1922'de Dumlupınar Başkomutan Meydan Muharebesi'nin kazanılmasıyla Yunan ordusu imha ediliyor, 1 Eylül 1922'de "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir" emri veriliyor ve 9 Eylül 1922'de ordumuz İzmir'i alıyor. Atatürk, İcra Vekilleri Heyeti Başkanı Rauf Orbay Bey'e telgrafta, birliklerin İzmir doğu sırtlarında düşmanın son direnişini kırdıktan sonra mağlup düşmanla beraber İzmir'e zaferle girdiklerini ve kendisinin yarın öğleden itibaren İzmir'de bulunacağını bildiriyor. Aynı gün Yunan'ın ateşe verdiği Turgutlu kasabasına varıp yanan köyleri geçerek Armutlu'ya geliniyor, burada mola veriliyor ve Mustafa Kemal koyu güneş gözlüğü taktığı için tanınmıyor; orada bulunan bir ihtiyar koynundan bir resim çıkarıp resme ve Mustafa Kemal'e bakıyor, gözlüğünü alnına kaldırınca ihtiyar yaklaşıp "Bu sensin, bu!" diye bağırıyor, sonra halka "Ey ahali koşun, Kemalimiz geldi!" diyerek herkes otomobile koşuyor, kadın erkek çocuk yaşlı kimi toprağı kimi tekerlekleri öpüyor, kimi boynuna eline sarılıyor, kimi otomobili omuzlarında taşımaya çalışıyor. Mustafa Kemal Atatürk, 9 Eylül 1922 Cumartesi günü karargâhıyla Belkahve'ye varıyor, bir incir ağacının altında Kadifekale'de şanlı bayrağımızın dalgalandığı İzmir'i uzun uzun seyrediyor, düşman devletlerin karma donanması körfezdeyken hava kararıncaya kadar burada kalıyor ve geceyi Nif'te geçiriyor. Ruşen Eşref Ünaydın, bir iki basamak merdivenle çıkılan evin kapısından içeri girişte başları beyaz örtülerle sarılı köy kadınlarının Mustafa Kemal'i karşıladığını, yedi sekiz kadının gölgeler gibi çekingence yerlere eğilip dizlerinden öptüklerini, baş örtülerinin ucuyla ayaklarından toz aldıklarını, bir ikisinin tozları gözlerine sürdüklerini ve gözlerinden yaşlar damladığını, Mustafa Kemal'in onları ağır başla selamladığını, kadınların el bağlayıp yaşlı gözlerle uzun uzun baktıklarını ve bu susuşların sonsuz minneti bin sözden iyi anlattığını naklediyor. Atatürk, yanında Mareşal Fevzi Çakmak, Garp Cephesi Komutanı İsmet İnönü Paşa, Garp Cephesi Kurmay Başkanı Asım Gündüz Paşa ve karargâhıyla 10 Eylül 1922 günü İzmir'e giriyor.

İzmirliler, 14 Eylül 1922 tarihinde Atatürk'e hemşehrilik teklif ediyor ve Atatürk tarafından kabul ediliyor

Fahrettin Altay Paşa ile buluşarak hükümet konağına gidiyor ve İzmirliler kurtarıcılarını büyük törenle coşkuyla karşılıyor. İzmir Hükümet Konağı balkonundan Konak alanını dolduran İzmirlileri selamlayarak kısa bir konuşmada "Bu başarı milletindir" diyor ve daha sonraları her başarıyı kendine değil milletine mal ediyor. Konak Meydanı'na İzmirlilerin armağanı olan kırmızı beyaz kurdeleler ve küçük beyaz güllerle süslü açık otomobil getiriliyor, Atatürk gül bahçesi gibi arabayı beğenerek seyredip incelikten duygulanıyor ancak çiçekler arasındaki kuzuyu fark edince Ruşen Eşref Bey'e "Aman çabuk gidin söyleyin şu kuzuyu kesmesinler" diyor; Ruşen Eşref aşağı koşuyor fakat kapı önüne varınca beyaz mermere al kanlar yayılmış olduğunu görüyor, vaktinde yetişemediğini başını ellerini kaldırıp yukarı bakarak belirtiyor ve balkondan çekilen Atatürk'ün bir muzaffer başkomutanın kuzu kanı dökülmesine bakamayacak insan yüreği taşıdığını hasretle anıyor. Anadolu Gazetesi'nin 9 Eylül 1913 tarihli sayısında "Mustafa Kemal Bey" başlıklı yazıda, Bingazi muharebatında Derne ve Tobruk kumandanlığını başarıyla ifa edip Bolayır Ordusu Erkân-ı Harbiye reisliğine tayin olunarak Edirne'nin geri alınmasında faaliyet gösteren erkân-ı harb binbaşısı Mustafa Kemal Bey'in tedbil-i hava için şehre teşrif ettiği, gazetenin bu muhterem askere hoşamedi etmeyi vicdani vazife telakki ettiği belirtiliyor ve bu haber Milli Mücadele'den önce dördüncü kez İzmir'e geldiğini gösteriyor ancak hiçbir kaynakta bilgi bulunmadığı gibi Atatürk'ün kendisi de bundan söz etmiyor. Aynı gün öğleden sonra atın kuyruğuna bağlanmış yerde sürünen Yunan bayrağını görünce "Bayrağı ters taşıyabilirler fakat yerde süründürmesinler, bu bizim adetlerimize yakışmaz" diye haber gönderiyor ve bayrak atın kuyruğundan kaldırılıyor. Daha sonra Mustafa Kemal, yanına yazar Ruşen Eşref'i ve yaverlerini alarak otomobiline biniyor, biri önünde diğeri arkasında iki kısraklı süvari bölüğünün arasında Konak Meydanı'ndan Karşıyaka'da hazırlanmış eve gidiyor. Karşıyaka'daki eve geldiğinde mermer taraçaya çıkınca kapı önüne ipek Yunan bayrağı serilmiş olduğunu görüyor, kadın erkek İzmirliler "Buyurunuz geçiniz, bizim öcümüzü yerine getiriniz, yabancı kral bu evden içeri bizim bayrağımıza basarak girmişti, siz lütfedin bu lekeyi silin, burası sizin şehrinizdir" diye yalvarıyor; Mustafa Kemal Atatürk, bayrağın önünde durup tatlılıkla bakarak "O geçmişte kötü etmiş, bir milletin istiklalini temsil eden bayrak çiğnenmez, ben onun hatasını tekrar edemem" diyor, bayrağı kaldırtıp bembeyaz mermerlere basarak içeri giriyor ve Ruşen Eşref "İşte sen İzmir'e ilk gün zaferinle böyle girdin" diyor. İzmirliler, 14 Eylül 1922 tarihinde Atatürk'e hemşehrilik teklif ediyor ve Atatürk tarafından kabul ediliyor; 24 Eylül 1922 tarihinde İzmir Muhterem Hamiyetli Ahalisine hitabı ile yazdığı mektupta, İzmir Belediye ve Yönetim Meclisleri aracılığıyla hemşehrilik sanı verildiğini öğrenmenin sonsuz sevinç ve övünç olduğunu, ülkemizin Akdeniz'e ışığı olan ve kurtulması için ülkeyi sıkıntılara sürüklemiş İzmir'in hemşehrileri arasında sayılmanın ödül olduğunu, üç yıl önce İzmir felaketiyle yüreği üzüntü ve inançla çarpmış yiğit Erzurum halkının da hemşehrilik verdiğini, Erzurum hemşehriliğine zaferi müjdeleyen İzmir hemşehriliğini eklediklerini, teşekkürlerini sunarak İzmir'in acılarını gidermek için özel ilgiyle çalışmanın ülkü olacağını belirtiyor.

Kaynak: Haber Merkezi