Ege Denizi’nde meydana gelen son sismik hareketlerin ardından, İzmir’in depreme hazırlıklı olup olmadığı sorusu gündeme geldi. Yapı Denetim Kuruluşları Yönetim Kurulu Üyesi ve İzmir Şubesi Başkan Yardımcısı Deniz Baran Çelik, İzmir’deki yapıların depreme karşı dayanıklılığını ve yapı denetiminin önemini vurguladı. Çelik, özellikle kıyı şeridindeki eski yapıların ciddi riskler taşıdığına dikkat çekti ve alınması gereken önlemleri sıraladı.
“Yapılar hızlı bir şekilde gözden geçirilmeli”
Çelik, “Yunanistan’ın Santorini Adası’nda tahminimiz bugüne kadar irili, ufaklı 1000’e yakın sismik hareket meydana gelmiş durumda. Bu sismik hareketler neticesinde Kandilli Rasathanesi verilerine baktığınız zaman, büyüklüğü 1 ile 6 arasında değişen deprem hareketliliği meydana gelmekte. Bu yoğun bir hareketlilik olduğu için bölgede acaba volkanik bir fay patlaması veya fay kırılması meydana gelecek mi? bunları iyi gözlemlemek gerekiyor. İçerisinde bulunduğumuz Ege Denizi çok büyük bir deniz değil, okyanus kıta alanında olmadığı için tsunami etkisinin olup olmayacağı konusunda dikkat etmemiz lazım. İzmir kıyı şeridinde yer alan bir yerleşim yeri olduğu için böyle bir durum meydana geldiği zaman, büyük yıkımlar veya depremden dolayı oluşabilecek hasarları önlemek adına kıyı şeridindeki yapıların hızlı bir şekilde gözden geçirilip, envanter çalışmalarının dikkate alınması gerekiyor” dedi.
“O dönemde yeterli bilgi yoktu”
Çelik, “Kıyı şeridinde yapılan yapılar çok uzun yıllardır İzmir’de konut arşivi içerisinde bulunuyor. Eskiden beri var olan yapı denetim kuruluşlarının kanunla görevlendirilmesinden önce de var olan birçok yapı stoğu elimizde bulunmaktadır. Kıyı şeridindeki yapılar en son yaşadığımız bayraklı depreminde ne ile karşı karşıya olduğumuzu performans olarak bizlere gösterdi. Kıyı şeridindeki yapılar genel olarak 1990’lar civarında bir arşiv hafızasına sahipler. Bu yapılar eski yapılar oldukları için geçmiş dönemdeki yapı denetim kuruluşları göreve gelmeden önce, bu yapıların nasıl bir malzeme kullanılarak yapıldığı ile ilgili bizim bir bilgimiz yoktu. O dönemde malzemelerin kalitesi ölçülmüyordu, kullanılan betonun inşaatın projesindeki beton kalitesiyle aynı olup olmadığına bakamıyorduk, inşaat demirinin kalitesini ölçemiyorduk. Bu bize yapının sağlamlığını sadece görsel olarak sağlıyor ve kullanılan malzemenin projeye uygun olup olmadığının kontrolü hakkında bilgi vermiyordu. Bu nedenle o dönemlerde yapı hakkında eksik bilgilere sahip olarak, yapıları yapmak durumunda kaldık. Yıllar geçtikten sonra Adapazarı depremi ile bir başlangıç yaşandı ve dönüşüm başlamış oldu. Adapazarı depreminden sonra yapıların malzeme kalitesi ölçülmeye başlandı. 4708 sayılı yapı denetim kanunu ile yapı denetim kuruluşları bu konuda görev almaya başladılar. Yapı denetim kuruluşları aynı zamanda kamu firmalarıdır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı adına görev alırlar, konularında uzman personellerden oluşurlar, her personelin kendi teknik bilgi ve kabiliyetine göre yapı aşamasında inşaatın bitimine kadar her süreçte yapı ile ilgili oldukça bilgiye sahip olarak yapıyı arşivlerler.” İfadelerini kullandı.
“İzmir’de beklediğimiz deprem şiddeti 7 civarında”
90’lı yıllardaki yapılar Ege Bölgesi’nde özellikle deniz tabanlı depremler meydana geldiğini vurgulayan Çelik, “Bu depremler İzmir’den başlayıp Muğla’ya devam eden bir kuşağı kapsıyor. İzmir’de gerçekleşecek olan depremin büyüklüğünün yaklaşık 7 civarlarında olacağını tahmin ediyoruz. Bu da İzmir Körfez açıklarından başlayıp, Güzelbahçe, Seferihisar ve Kuşadası’na uzanan bir bölge üzerinde ciddi etki doğurabilir kanaatindeyiz. İzmir kent yerleşim yeri olarak ele alırsak deprem birçok yerini etkileyebilecek durumda ve ciddi bir hasar oluşturma kabiliyetine sahip. Kıyı bölgesindeki yapılarda sıkıntılar şunlar, yapılarda kullanılan malzemeler maalesef kaliteli malzemeler değil. Bu o dönemin inşaat teknolojisinin ulaşabildiği kadar bir kalite. Üzerinden yaklaşık yarım asır geçtikten sonra bu malzemelerin o günkü depremlere dayanabilen malzemeler, günümüzde oluşan depremlere göre ise güçsüz malzemeler olduğu ortaya çıkmaya başladı.” şeklinde konuştu.
“Bayraklı depreminde yapı denetimi yapılan binalar yıkılmadı”
Çelik önlem olarak yapılması gerekenleri ise şu şekilde sıraladı; “Bayraklı depreminde yapı denetim kuruluşlarının denetlediği binalarda yıkım gerçekleşmedi. Yapı denetim kuruluşu dahil olmak üzere depremde bir binanın sağlamlığının ölçütü şudur; yapı denetim kuruluşları binayı denetlese dahi bina hasar alabilir ancak yıkılmaz. Mühendislikteki ana mantık binanın hasar alması üzerinedir çünkü bina hasar alırsa depremin etkisini sönümlenir ve yıkılmaz. Bayraklı depreminden yıkılan Rıza Bey apartmanı gibi eski yapılar, kullanılan malzemelerin kalitesiz olmasından dolayı yıkıldı. Bir diğer ölçüt ise bahsettiğimiz bölgedeki kent arşiv stoklarının zeminlerine çok dikkat edilmemesi. Eskiden zemin bilgisine yeterince sahip değildik, o bölgede yıkılan yapıların çoğunun zemininde ve binalarda iyileştirme yapılması gerekiyordu. O dönemlerde böyle bir mühendislik uygulaması çok pahalı olduğu için, vatandaşların bütçesi buna uygun değildi. Bu nedenden dolayı insanlar yapılması gereken iyileştirmeleri gerçekleştiremedi. Binanın yıkımındaki en önemli şey temel hasarıdır, her bina temelden hasar alarak yıkılır. Bizler yapıların altındaki zeminleri irdelemediğimiz için, kötü zeminleri tespit etmediğimiz için binalar yıkıldı. Depremin oluş şeklide binanın yıkılmasında önemli faktördür. Kıyı zeminlerde deprem ile karşılaşıldığı zaman depremler çok büyük yapay deplasmanlar ile meydana gelir. Yapay deplasman denilen kavram; suyun ve kötü zeminin var olduğu bir yere bina yaparsanız, yapınızın hareket kabiliyeti yani salınımı çok fazla meydana gelir. Bu zeminler yapının hareketini maksimum düzeyde hissettirecek kötü zeminlerdir. Çok büyük bir salınımı ve kuvveti, güçlü bir şekilde yapıya iletirler. Yüksek kotlara çıkıldığında ise Yamanlar, Karşıyaka Güzeltepe vb. bölgelerin yüksek taraflarındaki zeminler daha kaya zeminlerdir. Bayraklı depreminde Mansuroğlu Mahallesi’nin üzerinde bulunan Erzene Mahallesi’nde hasar tespit ekipleri ile beraber hiçbir binanın hasar almadığını gördük. Bu binalar mühendislik açısından çok iyi binalar da sayılamayacak binalardı. Binalar kaya bir zemin üzerine kurulduğu için depremde meydana gelecek salınımı yumuşak zemine göre hemen hemen yok eder. Dolayısıyla binaya gelecek deprem etkisi çok azalır.” dedi.
“Acil Durum Eylem Planı hayata geçirilmeli”
Yapılması gerekenin Acil Durum Eylem Planı hazırlamak olduğunu belirten Çelik, “Kıyı şeritlerinde yapı denetim kuruluşlarının göreve gelmesinden önce yapılan birçok yapının varlığından artık haberimiz var. Yapmamız gereken şey şu olmalı; bugün her binamızın depremde nasıl davranacağımızı, yıkımın nasıl olabileceğini, hasar olursa neler yapabileceğimizi belirleyen bir Acil Durum Eylem Planı yapmak zorundayız. Bunu şu an kullandığımız ticari amaçlı konut amaçlı tüm yapılar için hızlı bir şekilde bir plan çerçevesinde oluşturmamız gerekiyor. Binalarının yıkılıp yeniden yapılması zor bir süreçtir ve tabi ki vatandaş üzerine ekonomik bir yükü vardır. Bunu yapmak şu an için söz konusu değildir ve oldukça zordur. Herkes tüm yapıların baştan yapılmasını ister ama maalesef bunu yapmamız oldukça zor olacak. Her yapının vatandaşlarımız tarafından yapı denetim kurumlarına başvurulup hızlı bir şekilde kontrol ettirilmesi gerekiyor. Bununla ilgili biz şunu tavsiye ediyoruz: Kentsel dönüşüm firmalarımız, yapı denetim kuruluşlarımız zaten biliyorsunuz görevdeler. Bu firma ve kuruluşlara müracaat edip ya da konusunda uzman inşaat mühendislerine müracaat edip, yapılarda depremde nasıl bir etki, nasıl bir hasar oluşacağı ile ilgili genel bağlamda bir bilgi almamız gerekiyor.” İfadelerini kullandı.