Kaybolan erkeklerin tam da unuttuğunuz anda attığı mesajların ardındaki psikolojik oyunu keşfedin.

Kabul edelim, hepimizin başına geldi. Aylarca yazmaz, aramaz, yok olur. Sen de artık “Tamam bitti bu iş” dersin, yaralarını sarmışsındır, arkadaşlarınla gülüp eğleniyorsundur. Derken bir sabah telefon titrer: Ekranda o isim. Yazdığı şey mi? Tüm duygularını alt üst etmeye yetecek kadar basit: “Nasılsın?”

Bak şaka yapmıyorum, bu erkekler sanki gizli bir geri dönüş komitesi kurmuş gibi. Hep aynı senaryo, hep aynı zamanlama. Tam unutmaya başlamışsındır, kabuğunu kırmışsındır, hayat yoluna girmiştir, hop! Mesaj gelir. Tesadüf mü? Hayır. Erkeklerin kendine has bir içgüdüsü var: “Kadın benden koptu mu, kopmadı mı?” diye yoklama çekmek. Ve inanın, radarları bizim düşündüğümüzden daha gelişmiş.

Şimdi, olayın perde arkasını biraz açalım. Erkek kaybolunca genelde üç ihtimal var:

  1. Gerçekten ilgisi kalmamış, başka hayatlara yelken açmış.

  2. Strateji yapıyor. Kadın merakta kalsın, peşimde sürünsün diye geri çekilmiş.

  3. Duygularına yenik düşmüş ama yüzleşememiş. Yani içinden seviyor ama dışarıdan kayıtsız gibi duruyor.

Ama işin asıl numarası şu: Erkek, geri dönüşü hep kadının “artık aldırmadığı” ana denk getiriyor. Çünkü enerji değişmiş oluyor. Sen artık peşinde değilsin, beklemiyorsun, içten içe salmışsın. İşte o an erkek panikliyor: “Bir dakika ya, o hâlâ beni düşünüyor mu?” Ve tek parmak hareketiyle tüm düzeni bozuyor.

Tabii kadın tarafında durum bambaşka. Telefon titrediği an kalp hızlanır, anılar hortlar, o mesaj arkadaş grubuna anında ekran görüntüsüyle düşer. “Kızlar bakın kim yazdı!” Yani kadın için olay büyük. Erkek içinse çoğu zaman can sıkıntısından atılmış bir satır. Kadın o mesaja roman yazar, erkek içinse sadece üç saniyelik bir dürtü.

Erkeklerin bu geri dönüş taktiği aslında egolarıyla birebir alakalı. Çünkü çoğu erkek, “Ben gittim ama o hâlâ beni unutamamıştır” diye düşünür. Kadının yoluna devam ettiğini görünce egosu çatlar. İşte o yüzden geri dönmek ister. Bu dönüş, aşktan çok, “Ben hâlâ önemli miyim?” testidir.

Bir de sosyal medya faktörü var. Story’lere bakan ama mesaj atmayan erkekleri bilirsiniz. Yani “Ben buradayım ama aslında yokum” tavrı. O anı beklerler. Sen mutlu görünürsün, yeni bir fotoğraf paylaşırsın, arkadaşlarınla kahkaha atarsın… ve hop! O meşhur “Nasılsın?” mesajı gelir. Çünkü içten içe seni tamamen kaybettiğini hissetmiştir.

Burada en kritik nokta kadınların verdiği tepki. Çoğu kadın anında cevap yazar, içten içe “Bak gördün mü, hâlâ dönüyor” der. Ama asıl gerçek şudur: Gerçekten isteyen erkek, sadece “Nasılsın?” demez. Gelir, yüzleşir, sorumluluk alır. Yoklama mesajı atan adam, aslında ne seni kaybetmek istiyor ne de tam anlamıyla kazanmak. Orada gri bir alanda bırakıyor seni.

Psikoloji kısmına gelirsek… Bu geri dönüşler biraz da bağımlılık gibidir. Sigara bırakmaya çalışan birinin arada “Bir tane yakayım” demesi gibi. Erkek de kadını tamamen bırakmaz, arada bir yoklar. Ama bu, geri dönmek anlamına gelmez. Kadın için acı olan da budur. Çünkü o mesaj, kadının toparlama sürecini alt üst eder.

En tehlikeli olan da işte budur: Tam iyileşmişken bir mesajla geriye çekilmek. O yüzden kendine şu soruyu sorman gerekir: “Bu mesaj bana ne veriyor?” Eğer sadece geçmişi hatırlatıyor ama gelecekte hiçbir şey vaat etmiyorsa, o mesajın hiçbir anlamı yoktur. Çünkü sevgi, mesajla değil, eylemle kanıtlanır.

Sonuçta erkeklerin geri dönüş taktiği büyük sırlar barındırmıyor. Kimi egosunu tatmin ediyor, kimi sıkıntıdan yazıyor, kimi cesaretsizliğini örtmeye çalışıyor. Ama ne olursa olsun, kadının kendi değerini unutmaması gerekiyor. Çünkü gerçek erkek, geri dönüş yapmaz. Zaten hiç kaybolmaz.

Çünkü seni gerçekten isteyen, “Nasılsın?” diye dönmez; hiç gitmez...