Osmanlı döneminde Anadolu'dan götürülen eserlerin de sergilendiği Bergama yani Pergamon Müzesi, Almanya'nın başkenti Berlin'in en gözde turistik noktalarından biri olma özelliğine sahip.
Alman Kültür ve Medyadan Sorumlu Devlet Bakanı Wolfram Weimer: Bu, insanlığın hazinesi. Açılış büyük heyecan uyandıracak
İnsanlık tarihinin 6 bin yılına ait zenginlikleri sergileyen müze, diğer beş müzeyle birlikte kent merkezindeki Müzeler Adası üzerinde yer alıyor. Avrupa'nın en önemli müze kompleksleri arasında sayılan bu ada, UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası listesinde bulunuyor. Ancak müzeyi ziyaret edebilmek bir süre daha mümkün olmayacak. Ekim 2023'te kapsamlı renovasyon çalışmaları için tamamen kapatılan müzenin bir kanadının 2027'de yeniden ziyarete açılması hedefleniyor. Diğer bölümlerin de 2037-2043 yılları arasında aşamalı olarak açılması planlanıyor. Müzenin kuzey kanadı ve müzeye adını veren ünlü Antik Yunan tapınak girişini barındıran Bergama Altar salonu yani Zeus Sunağı, 2027 yılının başlarında yeniden açılması planlanan alanlar arasında. Salon 2014’ten bu yana erişime kapalı. Kapsamlı renovasyon çalışmalarının ilk etabının tamamlanması vesilesiyle medya çalışanları Bergama Müzesi'ne davet edildi. Sunumda konuşan Kültür ve Medyadan Sorumlu Devlet Bakanı Wolfram Weimer, "Bu, insanlığın hazinesi. Açılış büyük heyecan uyandıracak. Önümüzdeki yıllarda buraya yüz binlerce değil, milyonlarca ziyaretçi bekliyoruz. Çünkü burası küresel öneme sahip bir mekân olarak tasarlandı" diye konuştu. Bergama Müzesi, 1910–1930 yılları arasında Alman İmparatoru II. Wilhelm’in talimatıyla mimar Alfred Messel'in çizdiği planlara göre inşa edildi. Ulusal miras listesindeki müzenin restorasyonu ve yapılan eklemeler, büyük ölçüde Messel'in orijinal tasarımlarını temel alıyor. Yürütülen yenileme çalışmalarında yapının ana mimari özellikleri ve özgün inşa teknikleri titizlikle korunuyor. Müze, Spree Nehri kıyısında, gevşek ve kumlu zemin üzerinde bulunduğu için ciddi güçlendirme önlemlerine ihtiyaç var. Bu kapsamda müzenin temelleri, çelikten yapılmış ve yüksek dayanıklılığa sahip 700'ü aşkın mini kazık üzerine oturtuldu. Bu ise mühendislik çalışmaları sırasında beklenmedik zorlukları beraberinde getirdi. Mini kazıkları yerleştirmek için yerin 10 ila 30 metre derinliğine kazılar yapılırken, müzenin ilk inşaat döneminden kalma iki pompa istasyonu ortaya çıkarıldı. Yeraltı suyunu tahliye etmek amacıyla inşa edilen bu istasyonların hiçbir zaman tamamen sökülmediği, kalıntılarının ise belgelenmeden üzerinin kapatıldığı görüldü. Bu durum, restorasyon sürecinde planlanmamış ek bir aşamaya ve maliyetin artmasına yol açtı. Yenileme çalışmalarının ilk aşaması için ayrılan bütçe, başlangıçta öngörülenin iki katına, neredeyse 500 milyon euroya ulaştı. Tüm restorasyon projesinin ise yaklaşık 1,5 milyar Euro'ya mal olması bekleniyor.




