Polonya’nın Pień kentinde bir ortaçağ mezarlığında, yaklaşık 350 yıl önce ölen genç bir kadının mezarı, “vampir olduğu” düşüncesiyle orak ve asma kilitle mühürlenmiş halde bulundu. Araştırmacılar, Zosia olarak adlandırdıkları bu kadının kemiklerinden yola çıkarak onun nasıl göründüğüne dair ipuçları elde etti. Genç kadının, açık tenli, mavi gözlü ve tek çıkıntılı bir kesici dişe sahip olduğu tahmin ediliyor. Mezarda uygulanan bu “çift koruma” yöntemi ise tüyler ürperten bir hikayeyi beraberinde getiriyor.
Vampir korkusuna karşı çift koruma
Uzmanlar, kadının boynuna yerleştirilen orağın, mezardan kalkmaya çalıştığı durumda başını kesecek şekilde ayarlandığını belirtti. Elde edilen bilgiler, köylülerin mezardan kalkarak “kan emici bir varlığa” dönüşmesinden korktuğu kişilerin mezarlarına orak veya taş gibi nesneler koyarak bu kişileri “etkisiz hale getirme” amacı güttüklerini gösteriyor. Özellikle vampir korkusunun yaygın olduğu 11. yüzyıldan itibaren Avrupa’da bu tür geleneklerin sıkça görüldüğü biliniyor.
İsveç-Polonya savaşlarının gizemli kadını
Zosia’nın ölüm dönemi, İsveç-Polonya savaşları sırasında yaşandığından, araştırmacılar onun İsveçli bir yabancı olarak “istenmeyen biri” olarak görüldüğünü düşünüyor. Mezarlığın, toplumdan dışlanmış kişilere ayrılmış olduğu da iddia ediliyor. Ayrıca mezarlıkta çocuk cesetleri, frengi hastası bir kadın ve hamile bir kadına ait mezarlar da yer alıyor; bazı cesetlerin yüzüstü gömüldüğü, bazılarına ise ağızlarına para konulduğu tespit edildi.
Vampir korkusunun tarihsel kökleri
Doğu Avrupa’da vampir korkusunun 11. yüzyılda ortaya çıktığı biliniyor. O dönem insanları, ölen bazı kişilerin mezarlarından çıkarak yaşayanlara korku salan, kan emici varlıklara dönüşeceğine inanıyordu. Bu nedenle, Zosia’nın boynundaki orak, onun toplumun en çok korktuğu kişilerden biri olduğunu gösteriyor. Bu korku, Avrupa kültüründe “vampir” kavramının temelini oluşturmuş ve mezarlara yapılan sıra dışı müdahalelerle tarihe geçmiş durumda.