Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şule Ergün, dünyada yeniden yükselişe geçen nükleer enerji yatırımlarına dikkat çekti. Nükleer enerjinin artık stratejik bir zorunluluk haline geldiğini belirten Prof. Dr. Ergün, “Enerji politikaları sadece üretim miktarı ve maliyet odaklı değil; karbon salımı, çevresel sorumluluk, stratejik dayanıklılık ve ileri teknoloji kapasitesiyle şekilleniyor. Nükleer enerji, bu dönüşümün merkezinde yer alıyor. Bugün dünyada hiçbir ülke, enerji stratejisini nükleer enerji olmadan şekillendiremiyor. Çünkü artık mesele sadece enerji üretmek değil; iklim krizini durdurmak, kesintisiz arzı sağlamak ve teknoloji üretmek. Nükleer enerji, enerji krizlerine, iklim felaketlerine ve dışa bağımlılığa karşı elimizdeki en güçlü ve sürdürülebilir araç” dedi.

“Enerji bağımsızlığının yolu nükleer kapasiteden geçiyor”

Enerji krizleri, jeopolitik riskler ve iklim değişikliği nedeniyle nükleer enerjinin yeniden gündemde olduğunu kaydeden Prof. Dr. Ergün, “Bugün yalnızca Çin’de 24 yeni reaktör inşa ediliyor. Fransa, 20 reaktörün ömrünü uzatmak için 6 milyar avro yatırım yapıyor. İngiltere, sizewell c nükleer santraliyle 6 milyon haneye elektrik sağlayacak. Avrupa Birliği, 2050’ye kadar nükleer kapasitesini 109 gigawatta çıkaracak. Dünya Bankası da nükleer projelere yeniden finansman sağlama kararı aldı. Belçika kararını değiştirdi, Almanya’da kamuoyu baskısı artıyor, İsveç ise yeni yatırımlar planlıyor. Artık enerji bağımsızlığı denince sadece doğalgaz boru hatları değil; reaktörler, nükleer yakıt döngüsü ve mühendislik kapasitesi akla geliyor” ifadelerini kullandı.

“Karbon nötr hedeflerde nükleer enerji yoksa çözüm de yoktur”

Prof. Dr. Ergün, iklim kriziyle mücadelede nükleer enerjinin önemine şu sözlerle dikkat çekti: “Birçok ülke 2050 için karbon nötr hedef koymuş durumda. Peki nasıl? Güneş ve rüzgâr bu hedefte önemli rol oynasa da, 24 saat kesintisiz güç sağlayacak baz yük kaynağı nükleerdir. Bir nükleer reaktör yılda yaklaşık 8 bin saat kararlı üretim yapar, karbon salımı neredeyse sıfırdır, depolama sorunu yoktur, dışa bağımlılığı azaltır. Karbon nötr hedeflerde nükleer enerji yoksa çözüm de yoktur.”

“Akkuyu, Türkiye’nin enerjide attığı en önemli adımdır”

Türkiye’nin ilk nükleer santrali Akkuyu’nun stratejik önemine vurgu yapan Prof. Dr. Ergün, “Akkuyu, sadece elektrik üreten bir tesis değil; doğalgaz bağımlılığını azaltan önemli bir adım. Dört ünitesiyle tam kapasiteye ulaştığında Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayacak. Yılda 7 milyar metreküp doğalgaz ithalatını ikame edecek, 35 milyon ton karbon emisyonunu engelleyecek. Daha da önemlisi, Türkiye nükleer teknolojiyle tanıştı” dedi.

“Türkiye nükleer teknoloji üretme yolunda ilerliyor”

Akkuyu’nun Türk mühendis ve firmalara büyük tecrübe kazandırdığını söyleyen Prof. Dr. Ergün, “Türk şirketleri projede çeşitli görevler üstleniyor. Türk mühendisler inşaattan test sistemlerine kadar her aşamada yer alıyor. Rusya’ya eğitim için giden genç mühendisler, sahada tecrübe ediniyor. Artık Türkiye’de nükleer teknolojiyi yöneten ve denetleyen yerli kapasite oluştu. Türk firmaları Mısır, Macaristan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde nükleer altyapı projelerine teklif veriyor. Bu gelişmeler, Türkiye’nin nükleer teknoloji üreticisi olma yolunda ilerlediğini gösteriyor” diye konuştu.

“Sinop ve Trakya projeleri Türkiye’yi nükleer ligde üst sıralara taşıyacak”

Yeni nükleer santral projeleriyle Türkiye’nin küresel ölçekte öne çıkacağını belirten Ergün, şunları söyledi: “Akkuyu ilk adımdı. Şimdi ikinci ve üçüncü adımları atmak zorundayız. Sinop ve trakya’da kurulacak santrallerle Türkiye’nin nükleer kurulu gücü 15 bin megawatta ulaşacak. Bu, Türkiye’yi nükleer enerji üreten ülkeler arasında ilk 10’a sokar. Sinop’ta çevresel etki değerlendirme süreci tamamlandı, görüşmeler devam ediyor. Trakya’da yer seçimi yapıldı. Çin, Güney Kore, Rusya ve Kanada, teknoloji tedariki ve finansman için istekli. Bu projeler, yerli katkı oranı yüksek ve teknoloji transferi içeren modellerle hayata geçirilmeli.”

“Nükleer enerji Türkiye’nin geleceğidir”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2035’te nükleer kurulu gücü 15 bin megawata, 2050’de ise 20 bin megawata çıkarma hedefini hatırlatan Prof. Dr. Ergün, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu vizyon, sanayiye kesintisiz enerji sağlamak ve iklim taahhütlerini yerine getirmek için kritik önemde. Nükleer enerji, güneş ve rüzgârla desteklenecek hibrit sistemin omurgası olacak. 2022’deki avrupa doğalgaz krizi, fosil yakıtların güvenilir olmadığını gösterdi. Oysa nükleer santraller, yıllık yakıtla aralıksız çalışabilir. Bu, büyük bir stratejik avantajdır. Nükleer enerji, sadece elektrik üretmek değil; çevreyi korumak, dışa bağımlılığı azaltmak, yerli sanayiyi güçlendirmek, teknoloji üretmek ve gençlere mühendislikte yeni ufuklar açmaktır. Akkuyu ile bu kapıyı araladık. Sinop ve trakya ile devam etmeliyiz. Bugün attığımız nükleer adımlar, 2050’lerin türkiye’sinin ekonomik bağımsızlığını belirleyecek. Nükleer enerji, türkiye için yalnızca bir enerji kaynağı değil; bir vizyon, kalkınma rotası ve geleceğe verilen sözdür. Düşük karbonlu gelecek inşa edilecekse, nükleer enerji bu mimarinin taşıyıcı kolonudur.”

Kaynak: DHA