Türkiye’nin zengin biyoçeşitliliğinin nadide örneklerinden biri olan Likya salebi, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Dünya üzerinde yalnızca Antalya’nın Kaş ilçesinde doğal olarak yetişen bu endemik orkide türü, Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü doktora öğrencisi Nejdet Bozkurt’un yürütücülüğünü üstlendiği bilimsel bir projeyle korunmaya çalışılıyor.
“Orkide sevdası 20 yıl önce başladı”
Türkiye orkideleri üzerine 20 yıldır araştırmalar yapan Nejdet Bozkurt, şu anda Ege Üniversitesi ve Akdeniz Koruma Derneği iş birliğiyle yürütülen “Ophrys lycia’nın in-vitro koşullarda çoğaltılması ve korunması” başlıklı projenin başında bulunuyor. Proje, Likya salebinin hem canlı olarak doğada korunmasını hem de tohum ve polen örnekleriyle Ulusal Gen Bankası’nda saklanmasını hedefliyor.
Bozkurt, projenin temel stratejisini şöyle özetliyor:
“Koruma yaklaşımımız; kontrollü çapraz tozlaşma ile tohum elde edilmesi, bu tohumların kültüre alınarak çoğaltılması ve doğaya adapte edilmesi aşamalarını içeriyor. Tohum ve polenlerin bir kısmı, Ege Üniversitesi Botanik Bahçesi’nde oluşturduğumuz mini tohum bankasında güvence altına alındı. Proje tamamlandığında bu genetik miras Ulusal Gen Bankası’na aktarılacak.”
Laboratuvarda hayat buluyor
Botanik Bahçesi’nde özel besiyerlerinde çimlendirilen tohumlar, 0,1-0,2 milimetre boyutlardan birkaç santimetreye ulaşan genç bitkilere dönüşmeye başladı. Bu bitkilerin yumru oluşturmasıyla birlikte, önce sera ortamında ardından doğal alanlarda büyümeleri sağlanacak.
Bozkurt, laboratuvar ortamında elde edilen sonuçları “orkidelerin geleceği için umut verici” olarak değerlendiriyor:
“Sıradaki adım yumru oluşturan bireylerin doğaya aktarılması. Bu süreç başarıyla tamamlanırsa, türün korunması en üst düzeyde garanti altına alınmış olacak.”
Sadece Kaş’ta yaşıyor
Likya salebi (Ophrys lycia), 1980 yılında İsviçreli botanikçi Jany Renz tarafından Kaş ilçesindeki bir köy mezarlığında keşfedildi. Adını, antik çağda “ışık ülkesi” anlamına gelen Likya’dan alan bu orkide, yalnızca Kaş çevresinde, taşlık ve çalılık alanlar ile badem teraslarında yayılış gösteriyor.
Boyu 40-50 santimetreye kadar uzayabilen bu tür, pembe-menekşe tonlarındaki çiçekleri ve kahverengimsi dudak yapısıyla dikkat çekiyor. Mart sonu ile Nisan ayı arasında çiçekleniyor.
Turizm baskısı ve kaçak söküm tehdidi
Nejdet Bozkurt’a göre, bu nadir türün yaşam alanları hızla daralıyor. Turizm yatırımları, yapılaşma, mezarlıklarda kullanılan ot ilaçları ve kaçak yumru sökümleri, Likya salebinin varlığını tehdit ediyor.
“Bu eşsiz orkidenin doğal birey sayısı artık yüzlerle ifade ediliyor. IUCN Kırmızı Liste’de tür, Kritik Tehlike Altında (CR) olarak sınıflandırılıyor. Türün geleceği ciddi anlamda risk altında.”
Milyonlarca kök doğadan sökülüyor
Bozkurt, salep üretimi için yapılan kaçak orkide sökümlerinin boyutuna da dikkat çekiyor:
“Türkiye’de yaklaşık 200 orkide türü var ve bunların çoğu yumrulu türler. Salep adıyla bilinen bu orkideler, sıcak içecek ya da dondurma üretiminde kullanılıyor. Oysa bu amaçla doğadan yılda milyonlarca yumru kaçak olarak sökülüyor. Glukomannan adlı kıvam verici etken maddeyi sağlayan orkidelerin yerine başka alternatif maddeler de kullanılabilir.”
Bozkurt’a göre, bu sökümlerin önüne geçilmezse Türkiye’deki birçok orkide türü kısa sürede yok olabilir.
Bilimsel çözüm modeli
Ege Üniversitesi’nde yürütülen bu proje, yalnızca Likya salebini değil, benzer tehdit altındaki türlerin korunması için de bir model oluşturuyor. Laboratuvar ortamında üretim, tohum bankacılığı, kontrollü doğaya adaptasyon gibi bilimsel yaklaşımlar, nesli tehlikedeki bitki türlerinin korunması için yeni bir yol haritası sunuyor.
Projenin başarılı olması durumunda, Türkiye’nin orkideleri sadece kitaplarda değil, doğada da yaşamaya devam edecek. Ve belki de Kaş’ta çiçek açan bu nadide tür, bilimle yeniden kök salacak.





