Gıdıklanmak, çocukluk anılarımızın vazgeçilmezi olabilir, ama bu basit eylemin ardında neler gizli? Neden gıdıklanınca istemsizce güleriz? Bu, sadece bir fiziksel tepki mi yoksa beynimizin bilinçaltındaki karmaşık bir işleyişin sonucu mu? Yeni yapılan araştırmalar, gıdıklanmanın sadece eğlenceli bir anı yaratmakla kalmayıp, beyin ve sosyal bağ kurma açısından da derin bir anlam taşıdığını ortaya koyuyor.

Beynimizdeki gıdıklanma mekanizması

Gıdıklanma, iki farklı türde ortaya çıkar: Knismesis ve Gargalesis. Knismesis, vücuda dokunan hafif ve huzursuz edici hisleri temsil ederken, Gargalesis ise karın ve koltuk altı gibi hassas bölgelere yapılan dokunuşlarla gülmeye neden olur. Yapılan çalışmalar, Gargalesis'in daha sosyal bir tepki olduğunu ve bazen hayvanlarda da benzer şekilde gözlemlendiğini gösteriyor. Örneğin, sıçanların gıdıklanması sonucu çıkan sesler, insan kahkahasına çok benzer.

Gıdıklanmak, sosyal bağ kurmanın yolu mu?

Beynimizde gıdıklanma hissi, sadece vücudun fiziksel bir tepkisi değil. Beynimiz, bu tepkiyi limbik sistemde işlerken, beyin aynı zamanda sosyal bağ kurmanın da temelini atıyor olabilir. Alicia Walf gibi bilim insanları, gıdıklanmanın bebekler ve ebeveynleri arasında önemli bir iletişim aracı olabileceğini öne sürüyor. Çocukların gıdıklanması, onların duygusal dünyalarını şekillendirirken, güvenli ve güvensiz dokunuşları ayırt etmelerine yardımcı oluyor.

Kendini gıdıklayabilen var mı?

İlginç bir şekilde, insanlar genellikle kendilerini gıdıklayamazlar. Beynimiz, vücudumuza yapılan her hareketi öngördüğü için tepki vermez. Ancak, şizofreni hastalarının kendilerini gıdıklayabildiği ve bu durumun beynin işleyişiyle ilgili ipuçları sunduğu gözlemlenmiştir. Bu, gıdıklanmanın sadece bir eğlence aracı olmadığını, aynı zamanda beynin duyusal işlevlerini ve ruhsal sağlık durumunu anlamamız için bir pencere sunduğunu gösteriyor.

Kaynak: Haber Merkezi