Ege Üniversitesi Etnografya Müzesi’nin ev sahipliğinde sürdürülen “Smyrna” temalı söyleşi dizisinin son etkinliği büyük ilgi gördü. “Smyrna’da Kap Kacak Modası: Tercih mi Zorunluluk mu?” başlıklı oturum, EÜ Etnografya Müzesi Müdürü Doç. Dr. Dilek MaktalCanko moderatörlüğünde gerçekleşti. Smyrna Agorası kazılarında uzun yıllardır aktif görev alan EÜ Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sevinç Gök İpekçioğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı etkinliğe, çok sayıda akademisyen, öğrenci ve sanat meraklısı katıldı.
“Saray bile üreticiye ödeme yapamayınca çini üretimi durdu”
Konuşmasında İzmir'de geçmiş dönemlerde tercih edilen seramiklere dair önemli gözlemlerini paylaşan Doç. Dr. Sevinç Gök İpekçioğlu, Smyrna Agorası kazılarında bugüne dek elde ettikleri bulgular ışığında kültürel tüketim alışkanlıklarının ekonomik zorunluluklarla şekillendiğini vurguladı. İpekçioğlu, “Kütahya ve Çanakkale üretimleri burada sıkça karşımıza çıkıyor ama İznik seramikleri yok denecek kadar az. Bu bize, seçimlerin çoğu zaman kişisel tercihten değil, erişilebilirlikten doğduğunu gösteriyor,” dedi.
Kap kacak seçimlerinin ardındaki nedenler şu şekilde sıralanabilir:
Ekonomik ulaşılabilirlik: Kütahya seramikleri ucuz ve yaygın olduğu için tercih edildi.
Lokal üretim avantajı: Ulaşım ve ticaret kolaylığı, bölgesel ürünlerin yayılmasını sağladı.
Saray politikaları: Osmanlı sarayı bile dönem dönem üreticiye yeterli ödeme yapamadığı için dışa satış yasaklanmış, bu da İznik’teki çini atölyelerinin sayısının 18. yüzyılda sıfıra düşmesine neden olmuştu.
Bu örnekler, “moda” olarak tanımlanan birçok ürünün aslında ekonomik dayatmalar sonucu tercih edildiğini ortaya koyuyor.
“Renk seçimlerinin ardında kültürel yasaklar olabilir”
Etkinlikte seramiklerin sadece estetik değil, aynı zamanda kültürel kurallarla da şekillendiğini belirten İpekçioğlu, dikkat çekici örneklerle bu savını destekledi. Özellikle hardal sarısı lazımlıkların baskınlığına dikkat çeken İpekçioğlu, “Agora’daki buluntuların çoğu bu renkten. Çünkü bir dönem kadı sicillerinde yeşil rengin kullanımı yasaklanmış. Sebebi tam bilinmese de bu yasağın yeşile atfedilen kutsallıktan kaynaklandığı düşünülüyor,” ifadelerini kullandı.
Osmanlı pazarı için İngiltere’de üretilen tabaklarda Arap harfleri
Söyleşide bahsedilen bir diğer ilginç bulgu ise İngiltere’den ithal edilen tabaklardaki Osmanlıca yazılar oldu. Doç. Dr. İpekçioğlu, “Bu tabakların üzerinde Arap harfleriyle ‘Afiyet Olsun’ yazıyor. Bu bize, söz konusu ürünlerin doğrudan Osmanlı pazarı için üretildiğini gösteriyor. Ancak Levantenler aracılığıyla İzmir'e ulaşan bu ürünlerin halkın kullanımına giren örnekleri çoğunlukla daha düşük kaliteydi,” dedi.
İzmir'in kentleşmesi ve seramik izleri geç döneme tarihleniyor
Etkinliğe katkı sunan bir diğer isim ise EÜ Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şakir Çakmak oldu. Çakmak, İzmir’in erken dönem yerleşim sürecine dair tarihsel değerlendirmelerde bulunarak Smyrna’daki maddi kültür mirasını arkeolojik verilerle destekledi.
1528 tarihli belgelerde sadece beş mahallenin adının geçtiğini belirten Çakmak, bu mahallelerin bugünkü Basmane çevresinde konumlandığını ve kentin ancak 17. yüzyıldan itibaren görünür bir şekilde gelişmeye başladığını ifade etti. Çakmak, “16. yüzyılda İzmir hâlâ küçük bir sahil kasabasıydı. Ekonomik hareketlilik 17. yüzyıldan itibaren başlıyor; kent dokusunun izleri ise ancak 19. yüzyılda belirginleşiyor,” dedi.
“Her seramik parça bir tarih anlatır”
Etkinliğin sonunda konuşan EÜ Etnografya Müzesi Müdürü Doç. Dr. Dilek MaktalCanko, seramik objelerin yalnızca mutfak gereçleri olmadığını, aynı zamanda bir dönemin toplumsal, ekonomik ve kültürel yapılarını temsil ettiğini vurguladı. Katılımcılara teşekkür eden MaktalCanko, katkılarından dolayı Doç. Dr. Sevinç Gök İpekçioğlu’na “Teşekkür Belgesi” takdim etti.





