Organ Bağış Haftası kapsamında açıklamalarda bulunan Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Organ ve Doku Bağış Koordinatörü Doç. Dr. İlknur Suidiye Yorulmaz, Türkiye’de organ bağışı konusunda farkındalığın artırılmasına yönelik önemli değerlendirmelerde bulundu. Yorulmaz, canlı donörlerden yapılan nakillerin, kadavra bağışlarına göre çok daha fazla olduğunu belirterek, toplumun bu konuda bilinçlenmesi gerektiğini vurguladı.
“Canlı donör nakilleri, kadavra bağışlarını 10’a katladı”
Doç. Dr. Yorulmaz, Sağlık Bakanlığı’nın 2024 yılı verilerini paylaşarak Türkiye’deki organ nakli tablosuna dikkat çekti:
“2024 yılında 3 bin 121’i canlı, 347’si kadaverik olmak üzere toplam 3 bin 468 böbrek nakli yapıldı. Bununla birlikte bin 543’ü canlı, 188’i kadaverik donörden olmak üzere bin 731 karaciğer nakli gerçekleştirildi. Aynı yıl 43 kalp, 18 akciğer, 1 pankreas ve 3 ince bağırsak nakli yapılmıştır. Bu rakamlar, kadavradan yapılan bağışların canlı donörlere oranla 10 kat daha düşük olduğunu gösteriyor.”
“Organ nakli, yüksek nitelikli bir sağlık hizmetidir”
Organ naklinin yalnızca bir ameliyat değil, çok yönlü ve teknik bir süreç olduğunu belirten Yorulmaz, “Organ nakli, iyi donanımlı sağlık personeli, gelişmiş tıbbi teknoloji ve özverili bir ekip çalışması gerektirir. Bu operasyonlar onlarca uzmanlık alanının bir arada uyumla çalıştığı multidisipliner bir süreçtir. Bu nedenle organ nakli, halka nitelikli bir sağlık hizmeti sunumudur ve maliyeti de oldukça yüksektir” ifadelerini kullandı.
“Organ bağışı, insani bir sorumluluktur”
Doç. Dr. Yorulmaz, organ nakli sisteminin sürdürülebilirliğinin halkın desteğine bağlı olduğunu belirterek, “Bu sistemin temelinde bağışların sürekliliği yatar. Halkımızın sağduyulu davranarak organ bağışlamayı bir insani görev olarak görmesi gerekir. Bir kişinin bağışı, birden fazla insana yaşam şansı verir. Her birey bu bilinçle hareket etmelidir” dedi.
Yorulmaz, sözlerini şu çağrıyla tamamladı:
“Organ bağışı sadece bir tıbbi işlem değil, bir yaşam bağışıdır. Toplum olarak bu konuda daha duyarlı olursak, hem bekleyen binlerce hastaya umut olabiliriz hem de sağlık sistemimizin gücünü daha etkin hale getirebiliriz.”





