Tribünde büyüyen nesil!

Tribün kültürü bir çocuğu nasıl yetiştirir? Bu yazı, stadyumların sadece sporun izlendiği yerler değil, aidiyet ve takım ruhu gibi değerlerin öğrenildiği okullar olduğunu vurguluyor.

Abone Ol

Stadyumda ilk kez maç izleyen bir çocuğu düşünün. Koca bir kalabalığın aynı anda nefesini tutuşu, gol geldiğinde ayağa fırlayışı, marşları hep bir ağızdan söyleyisi… O an, sadece bir spor karşılaşması değildir. O an, o çocuğun hayatında silinmez bir iz bırakan, güçlü bir derstir. Çünkü tribün, aslında sporun sessiz ama en etkili okuludur.
Tribünde büyüyen nesil, sporu sadece kuralları ve skorlarıyla değil, kültürüyle öğrenir. Fair-play kavramı, takım ruhu, aidiyet, sabır, sevinci ve hayal kırıklığını birlikte yaşamak… Bunlar kitaplardan değil, tribünün içinden gelir. Bir çocuğun babasının omzunda izlediği ilk maç, bir genç kızın arkadaşlarıyla katıldığı ilk deplasman yolculuğu; hepsi kimlik ve aidiyet inşa eden paha biçilmez deneyimlerdir.
Ama tribün sadece coşkulu anlar değil, aynı zamanda büyük bir sorumluluk da öğretir. Yanlış bir sloganın, kötü bir davranışın çocuklar üzerinde nasıl iz bıraktığını unutmamak gerekir. Tribün, sadece takımı desteklemek değil; aynı zamanda bir sonraki nesle örnek olmak demektir. Çünkü orada duyulan sözler, atılan tezahüratlar ve yaşanan duygular bir eğitimdir. İyi ya da kötü, mutlaka bir iz bırakır.
Bugün gençlerin tribünde daha az görünmesinin nedeni, belki de sporun giderek bir gösteriye dönüşmesi. Yüksek bilet fiyatları, sıkı güvenlik önlemleri ve ekran başında kolay erişim imkanları, tribünün o eski öğreticiliğini zayıflatıyor. Oysa bir neslin karakterini sahadaki oyuncudan çok, tribündeki atmosfer ve yaşananlar şekillendirmiştir.
Belki de bu konuyu yeniden düşünmeliyiz: Tribün sadece 90 dakika bağırılan bir alan değil, nesillerin büyüdüğü mekan olmayı sürdürmeli. Çünkü spor kültürünün devamı, oradaki ruhun doğru aktarılmasına bağlı. Unutulmamalı ki, tribünde büyüyen nesil, yalnızca ateşli bir taraftar değil; aynı zamanda hayatı paylaşmayı, birlikte sevinmeyi ve kaybetmeyi öğrenen bir toplumun da teminatıdır.