Trend kovalarken değer kaybettik

Abone Ol

Günümüz dünyasında trendler, sabun köpüğü gibi aniden ortaya çıkıp hızla sönüyor. Bir gün herkes aynı şarkıyı paylaşıyor, bir hafta sonra bambaşka bir akımın peşinden koşuyor. Sosyal medyada bir akıma uymamak, dışlanmak ya da "geri kalmış" görünmek anlamına geliyor. Hal böyle olunca, trendleri kovalamak artık sadece modayı takip etmek değil, sosyal bir varlık olarak kabul görmenin ve güncel kalmanın yegane yolu haline geliyor.

Ancak bu hızın ve sürekli değişen gündemlerin ağır bir bedeli var. Hayatımıza giren birçok trend, içi boş bir tüketim kültürünün parçası. Anlamı, hikayesi ya da kalıcılığı olmayan bu akımlar, zamanla bizi kendi değerlerimizden uzaklaştırıyor. Çünkü biz hep "şimdi ne moda?" sorusuna cevap ararken, "ben ne istiyorum, bana ne iyi geliyor?" gibi temel soruları unutuyoruz. Eskiden bir insanın duruşu, hayat görüşü ve zevkleri uzun yıllar sabit kalır, kişiliğin temel taşlarını oluştururdu. Şimdi ise karakter bile hızla değişen bir akım gibi görülüyor.

Trendleri kovalamanın en büyük yan etkisi, hayatın yüzeyselleşmesi. Ne giydiğimiz, hangi kafede fotoğraf çekildiğimiz, hangi diziyi izlediğimiz ya da hangi kelimeleri kullandığımız, samimi tercihlerden çok, algoritmaların yönlendirmesiyle şekilleniyor. Sosyal medyada beğeni toplamak uğruna yaptığımız bu paylaşımlar, bir süre sonra kendi hayatımızın gerçekliğini bile sorgulatıyor.

Oysa değer dediğimiz şey, modaya uymakla değil, zamana direnebilmekle ölçülür. Bir akım gelip geçtiğinde geriye ne kaldığı, asıl bizi biz yapan şeydir. Trendleri hayatımızdan tamamen çıkarmak belki mümkün değil ama onları körü körüne takip etmek yerine, bize gerçekten hitap edenleri, bize iyi gelenleri seçmek mümkün.
Bazen bir adım geride durmak, o an popüler olanı kaçırmak değil; kendi kimliğimizi korumak anlamına gelir. Çünkü moda geçer, trendler biter… Ama değerler kalır. Değerlerimizle kurduğumuz hayat, gelip geçici pırıltılardan daha kalıcı ve anlamlıdır.