Fotoğraf çekmeye çekindiği anlar olduğunu belirten Coşkun Aral sözlerine şöyle devam etti: ''1980 yılında Diyarbakır seferini yaparken kaçırılan uçak olayında içeri giren özel harekât ekipleri müdahaleye başladı. Kameram metal olduğu için kapatmak durumunda kaldım çünkü ışığı karşıya yansıtıp silah gibi gözükmesinden çekindim'' diye aktardı.
''Hayatım boyunca çarpıcı fotoğraflar çekmeye gayret ettim''
Aral ayrıca şunları anlattı: “1982’de, İsrail ordusunun Filistinlileri yok etmek için üç ay boyunca aç‑susuz, elektriksiz bıraktığı Beyrut’ta, haziran ortasında bile gökyüzünün güpegündüz simsiyah olduğu günler yaşadık. O dönemde kucağında çocuğu ile bombardımandan kaçan bir anne fotoğrafını çektim. Bu kare, başta dünyaca ünlü bir dergi olmak üzere birçok dergide kapak fotoğrafı oldu. Hayatım boyunca böyle çarpıcı fotoğraflar çekmeye gayret ettim'' dedi.
''Soru sormaktan çekinmeyin''
Aral, savaşın yıkıcı yüzünü fotoğraf kareleri ile anlatmanın; muhabirliğin yalnızca haber aktarmak değil, aynı zamanda insani hikâyelere ışık tutmak olduğunu vurguladı. “Bilgi ilaçtır, yargılayan değil, sorgulayan bir gençlik olun. Meraklı olun, soru sormaktan çekinmeyin.” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Programa katılan öğrenciler, savaş fotoğrafçılığı, gazetecilikte güvenlik, kriz bölgelerinde çalışma koşulları ve tanıklığın psikolojik yönleri üzerine Aral’a sorular yöneltti. Etkinlik sonunda, öğrenciler tarafından hazırlanan tablo, İzmir Gençlik Merkezleri Koordinatörü tarafından Aral’a günün anısına takdim edildi.