Ruhun İki Yarası: Affetmek mi, Unutmak mı?

En zor affedilen, en çok sevilen kişidir; çünkü o yara en derine kazınır.

Abone Ol

Bazı acılar vardır; üzerinden yıllar geçse de, kalpteki yankısı hiç dinmez. Bir kelimeyle, bir bakışla, bir hatırayla yeniden canlanır. İnsan unuttuğunu sanır, ama aslında sadece sessizleştirmiştir. Affetmekle unutmak arasındaki o ince çizgide, ruhu ikiye bölünmüş hâlde yaşar. Çünkü affetmek çoğu zaman unutmamakla, unutmaksa affetmemekle mümkündür.

Birini affetmek, aslında kendini yeniden inşa etmektir. Fakat affetmek, “her şey yoluna girdi” demek değildir; o yaranın artık seni yönetmemesine izin vermemektir. Bazıları affetmeyi zayıflık sayar. Oysa affetmek, hatırlayarak yaşamayı seçmektir. Unutmayı değil, o acıyla birlikte var olmayı öğrenmektir.

Unutmak ise bambaşka bir savunmadır. İnsan bazen hatırlamamak için değil, hatırladığında yeniden dağılmamak için unutur. Zihnin, kalbin kendini koruma yöntemidir bu. Ama bastırdığın her duygu, bir gün bambaşka bir yüzle çıkar karşına. Gecenin sessizliğinde, bir şarkının ortasında, hiç beklenmedik bir kokuda… çünkü unutmak, sandığınız kadar kalıcı bir eylem değildir.

Belki de affetmekle unutmak arasında sıkışıp kalan insanın en büyük hatası, hangisini seçmesi gerektiğini düşünmesidir. Oysa bazen ne affetmek mümkündür, ne unutmak. Sadece kabullenmek vardır. “Evet, bana bunlar yaşatıldı” diyebilmek. Çünkü kabullenmek, geçmişin seni tanımlamasına izin vermemektir.

Her yara bir iz bırakır; ama her iz seni eksiltmez. Kimi zaman seni daha derin, daha duyarlı, hatta daha güçlü yapar. Affetmek, o izi silmek değil; onunla yaşamayı öğrenmektir. Unutmak ise, izi inkâr etmek. Hangisi daha ağırdır bilemem, ama biri ruhu yakar, diğeri kimliği törpüler.

Ve bazen en zor olan, affedemediğin insanın senin en sevdiğin kişi olmasıdır. Aile, dost, sevgili… kim olursa olsun, insana en çok güvenini sarsan, en yakınıdır. Çünkü yabancının ihaneti değil, sevdiğinin kırığı insanı değiştirir. İşte o noktada affetmekle unutmak değil, yeniden inanmak zorlaşır.

Belki de mesele affetmek ya da unutmak değildir. Belki de mesele, o yaşanmışlığın içinde kendimizi yeniden bulabilmektir. Çünkü insan ne kadar unuttuğunu sansa da, kalp hiçbir şeyi tamamen bırakmaz; sadece sessizliğe gömer.

Ve bazı sessizlikler, bir ömür yankılanır.