DEPREM

Prof. Dr. Hasan Sözbilir uyardı: Bazı fayların zamanı yaklaştı

İzmir’de deprem üretme potansiyeli artan fay hatları, Balıkesir’de devam eden sismik hareketlilik ve Marmara’daki 250 yıllık sismik sessizlik yeniden gündemde. Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Türkiye genelinde 30’a yakın sismik boşluğun bulunduğunu belirterek mevcut riskleri bilimsel veriler ışığında değerlendirdi.

Abone Ol

Ege’de son günlerde hissedilen sarsıntılar, özellikle Balıkesir’de devam eden deprem dizisiyle birlikte endişeyi yeniden artırdı. Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü ve öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, hem İzmir’de kırılma zamanı yaklaşan fayları hem Balıkesir’de bitmeyen hareketliliği hem de Marmara’da 250 yıldır sessiz kalan segmenti bilimsel veriler ışığında değerlendirdi.
Saha verileri, mikrobölgeleme çalışmaları ve zemin ölçümlerinden oluşan geniş bir veri setine işaret eden Sözbilir,

“Bilim insanı veriye göre konuşur. Veri yoksa cümle kurmayız”

diyerek tartışmalara netlik kazandırdı.

İzmir’de deprem üretme potansiyeli artan faylar

İzmir’in kara kesiminde 17, deniz içinde ise 12–13 aktif fay bulunduğunu hatırlatan Sözbilir, bazı segmentlerde uzun süredir deprem üretilmediğini ve enerjinin biriktiğini aktardı. Özellikle Tuzla Fayı’na dikkat çekerek

“Deprem üretme zamanı yaklaşmış durumda; yaklaşık 7 büyüklüğünde bir deprem oluşturabilir”

değerlendirmesinde bulundu. Tuzla’nın dışında Seferihisar, Gülbahçe ve Bergama hattındaki fayların da sessizlik dönemini doldurduğunu belirten Sözbilir, bu bölgelerin periyodik olarak deprem üreten yapılar olduğunu ve hareket potansiyelinin yakından izlendiğini söyledi.

“Bir ilçeyi riskli ilan etmek bilimsel değildir”

İzmir’de yıllardır tartışılan “Hangi ilçe daha riskli?” sorusuna da net bir yanıt veren Sözbilir, zeminin birkaç metre ötede bile tamamen farklı davranabildiğini vurgulayarak;

“Her ilin, ilçenin, mahallenin hatta her binanın bile daha sağlam veya daha zayıf zeminleri olabilir. Bir ilçeyi toptan riskli ilan etmek bilimsel değildir”

ifadelerini kullandı. Zeminin kötü görünmesinin yapı yapılamayacağı anlamına gelmediğini hatırlatan Sözbilir, doğru mühendislik yaklaşımıyla en zayıf zeminin bile iyileştirilebileceğini ifade etti. Türkiye’de yapı yasaklarının uygulandığı tek yerin fay hattının tam üstü olduğunu, bunun dışındaki tüm bölgelerde sağlam yapı üretilebileceğine dikkat çekti.

İzmir’in deprem master planı tamamlanma aşamasında

İzmir’de yaklaşık 20 yıldır sürdürülen mikrobölgeleme çalışmaları, zemin analizleri ve bina envanteri taramalarının artık deprem master planına dönüştüğünü aktaran Sözbilir, kentte farklı senaryoların önceden hesaplanabildiğini ifade etti. Bu noktada,

“Tuzla Fayı kırılırsa nerede sıvılaşma olur, hangi yollar kapanır, hangi bölgeler etkilenir bunları bilmemiz gerekiyor. Artık bu aşamadayız”

değerlendirmesinde bulundu ve zemin haritaları, yapı stoku verileri, fay analizleri ve risk modellerinin tek bir sistemde toplandığını ve planın kısa sürede tamamlanacağını söyledi.

Balıkesir’de neden durmayan bir deprem dizisi var?

Balıkesir’de haftalardır süren sismik hareketliliğin arka planını açıklayan Sözbilir, bölgedeki tablonun tek bir depremle başlamadığını vurguladı. Önce 10 Ağustos’ta Sındırgı segmentinde 6.1 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi ve bölgede 10 bini aşan artçı kaydedildi. Ardından yaklaşık 10–15 kilometre ötede, aynı fay zonu içinde yer alan başka bir segment 27 Eylül’de yeniden 6.1 büyüklüğünde kırıldı. Bu iki büyük depremin birbirini tetiklediğini belirten Sözbilir, durumu şöyle anlattı:

“Aynı hat üzerinde iki ayrı 6.1’lik deprem olunca sistem dengeden çıktı. Stres dağılımı bozuldu ve süreç deprem fırtınasına dönüştü.”

Bölgenin jeotermal akışkanların yoğun olduğu bir alan olduğuna da dikkat çekerek, akışkanlı faylarda deprem enerjisinin kolay sönümlenmediğini, bu nedenle hareketliliğin uzun sürdüğünü söyledi.

Marmara’da 1766’dan beri kırılmayan fay: Bilimsel olarak en kritik bölge

Türkiye genelinde yaklaşık 30 sismik boşluk bulunduğunu belirten Sözbilir, bunlar içinde en kritik bölgenin Marmara Denizi olduğunu vurguladı.

“Kumburgaz–Adalar segmenti 1766’dan beri kırılmadı. Bunun tersini söyleyen hiçbir bilimsel yayın yok. Bu fayın kırılması gerekiyor”

sözleriyle olası Marmara senaryosuna işaret etti. Bu depremin yalnızca İstanbul’u değil, Yalova’dan Bandırma’ya kadar geniş bir alanı etkileyeceğini ekledi.

“Faylar canlıdır; doğar, büyür, ölür ve gerekirse yeniden çalışır”

Sözbilir, bu ifadeyle fayların jeolojik olarak farklı evrelerden geçtiğini anlattı. Bir fayın önce küçük bir çatlak olarak oluştuğunu, zamanla büyüyüp olgunlaştığını ve aktif dönemlerinde büyük depremler ürettiğini söyledi. Uzun süre sessiz kalsa bile bunun tamamen “ölmüş” olduğu anlamına gelmediğini vurgulayan Sözbilir, bölgede stres yeterince arttığında bu eski fayların yeniden kırılabileceğini belirtti.

“Bir fay yıllarca hareketsiz kalsa bile, koşullar oluşursa yeniden deprem üretebilir”

değerlendirmesinde bulundu.

Öncelik can kaybını sıfırlamak

Deprem öncesi alınacak önlemlerin her şeyden önemli olduğunu vurgulayan Sözbilir,

“Mal kaybı yerine gelir ama insan hayatı geri gelmez”

diyerek asıl hedefin ölüm riskini ortadan kaldırmak olduğunu söyledi. Sındırgı’da ilk 6.1’lik depremden sonra hasarlı binaların boşaltılması sayesinde ikinci depremde can kaybı yaşanmamasını “en net örnek” olarak hatırlattı. Bu noktada kamuoyundaki çok sesli deprem yorumlarına da değinen Sözbilir, kimin neye göre konuştuğunu anlamanın önemli olduğunu vurguladı.

“Bilim insanı veriye göre konuşur. Biz veri yoksa cümle kurmayız”

ifadesiyle, bazı uzmanların kişisel görüşlerini bilimsel gerçek gibi sunmasını eleştirdi.

“Ben olsam konuşmam. Bilimsel dayanağı olmayan yorum toplumu yanıltır”

değerlendirmesinde bulundu.

Sözbilir, Türkiye’nin deprem gerçeğinin değişmeyeceğini ancak doğru bilgiyle, doğru mühendislikle ve zamanında alınan önlemlerle can kaybının önlenebileceğini vurgulayarak sözlerini tamamladı. Depremlerin “kaçınılmaz”, kayıpların ise “önlenebilir” olduğunu hatırlatan Sözbilir, çözümün korkuda değil, bilimsel veriye dayalı hazırlıkta olduğunu belirtti.