Yönetmen Serhat Boylu, Güneydoğu’da yaşayan göçmen topluluklarını konu alan Koçer isimli kısa filmi ile katıldığı 15’inci AB İnsan Hakları Kısa Film Yarışması’nda ikincilik ödülünün sahibi oldu. Bu yıl jüri üyeleri, 317 başvuru arasından insan hikayelerini güçlü bir şekilde görünür kılan 20 finalist filmi seçti. Koçer, İnsan Hakları kategorisinde ödüle layık görüldü. Diyarbakırlı olan Boylu, 20 yıldır İzmir’de yaşıyor ve 6 yıldır sinema ve tiyatro ile ilgileniyor. Filmi çekmeye, Hakkari ve çevresinde karşılaştığı insanlardan etkilenerek karar verdiğini anlattı.
"Orada unutulmuş bir kültür var"
Boylu, çadırlarda kalan ve hayvancılık yapan insanları gördüğünü belirterek, “O insanların hayatlarını filme almak istedim. Görüşmeler yaptım. Orada görünmeyen bir hayat, unutulmuş bir kültür var. Bu insanlar yüzyıllardan bu yana atalardan torunlara bu şekilde yaşıyor. Göçebe bir yaşam içerisindeler. Senede 4-5 kez yer değiştiriyorlar, hayvancılık yapıyorlar. Farklı aile yapıları var. Hayatlarında eğitim, ulaşım ya da iletişim yok. Sürekli dağlarda gezen 50’den fazla aile var” dedi.
Zorlu çekim süreci
Filmi Hakkari, Şırnak, Bitlis, Van, Siirt ve Batman gibi illerin dağlarında çektiklerini söyleyen Boylu, çekimlerin yaklaşık 6 ay sürdüğünü ifade etti. “Çekimler zordu. Bizi kabul etmeleri zaman aldı çünkü kendilerini dışarıya karşı kapatmış durumdalar. Dillerini bilmediğimiz için tercümanlarla birlikte 14 kişilik bir ekiple gittik. Gece orada konaklayamadığımız için akşamları şehir merkezine gidip, sabah tekrar bulundukları bölgeye gelmek zorunda kaldık” dedi.
Festivallerden ödüllerle döndü
Koçer ile ulusal ve uluslararası çok sayıda festivale katıldıklarını ve çoğundan ödüllerle döndüklerini anlatan Serhat Boylu, “Film, 255 farklı festivalde gösterildi. 22 festivalden ödülle döndük. İlk ödül aldığımız festival 9’uncu Güzelordu Film Festivali idi. 15. Avrupa Birliği İnsan Hakları Kısa Film Festivali’nden ikincilik ödülü alarak döndük. Los Angeles, New York ve Hollywood kısa film festivallerinden birincilik ödülü aldık” dedi.
"Anlatılan her şey gerçek"
Filmi izleyenlerden çok farklı geri dönüşler aldığını belirten Boylu, “Jüriler bana ‘Böyle bir hayat gerçekten de var mı?’ diye sordular. Kurmaca olduğunu düşündüler. Ama orada anlatılan her şey gerçek. Çok küçük hayalleri var. Düzenli bir yaşam isteseler de hayvanlarını satmaları gerekiyor. Satarlarsa geçinemezler. Atadan dededen kalma bir yapıdan vazgeçmekten korkup, nesilden nesile bu yaşamı aktarıyorlar. Türkiye’de böyle insanlar yaşıyor. Kimlikleri bile yok. Bazı erkek çocuklarına kimlik çıkarıyorlar ama kız çocuklarına çıkarmıyorlar. Sadece hayatta kalmak üzerine varlık gösteriyorlar. Hastalıkları ya da cenazeleri olduğunda genelde güzergahlarını bozmuyorlar. Cenazeleri bulundukları yere gömüyorlar. Bu film ile çok farklı hayat hikayelerine dokunmuş olduk” dedi.