GÜNDEM

Her on kadından üçü şiddet görüyor: TÜİK 2024 raporu açıklandı

TÜİK’in Türkiye Kadına Yönelik Şiddet Araştırması 2024 raporu, kadınların yaşamlarının bir döneminde maruz kaldığı şiddetin boyutlarını ortaya koydu. Psikolojik şiddet yüzde 28,2 ile en yaygın tür olarak kayıtlara geçti.

Abone Ol

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, TÜBİTAK, Marmara Üniversitesi ve TÜİK iş birliğiyle gerçekleştirilen araştırma, 18 bin 275 kadınla yüz yüze görüşme yöntemiyle hazırlandı. Raporda; eş, partner, aile üyeleri, sosyal çevre ve yabancılar tarafından uygulanan fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik ve dijital şiddet tüm boyutlarıyla ele alındı.

  • Psikolojik şiddet: %28,2

  • Ekonomik şiddet: %18,3

  • Fiziksel şiddet: %12,8

Boşanmış kadınlar, şiddetin en yoğun hissedildiği grup olarak öne çıktı: Psikolojik şiddet oranı %62,1, ekonomik şiddet %42,5 ve fiziksel şiddet %41,5 olarak kaydedildi.

Yeni tehdit: Dijital şiddet ve ısrarlı takip

Araştırmada ilk kez ele alınan dijital şiddet ve ısrarlı takip verileri, özellikle genç kadınlar için ciddi bir risk oluşturdu:

  • Dijital şiddet: %8,3

  • Israrlı takip: %9,5

  • Dijital şiddetin faillerinin %62,3’ü ve ısrarlı takip faillerinin %39,6’sı “yabancı biri” olarak belirlendi.

15-24 yaş grubundaki genç kadınlar, dijital şiddetin en yoğun görüldüğü grup oldu (%7,3).

Şiddetin nedenleri ve mağdurların sessizliği

  • Öfke kontrol sorunu: %21,7

  • Yetiştirilme tarzı: %13,3

  • Maddi sıkıntılar: %13

Eşi veya partneri tarafından şiddete uğrayan kadınların %47,7’si bunu hiç paylaşmadığını belirtti. Paylaşanların ilk başvurduğu yer ise %31,8 ile kendi ailesinden bir kadın oldu.

Eğitim ve bölgesel farklılıklar

  • Eğitim seviyesi yükseldikçe ekonomik şiddet azalıyor: Bir okul bitirmemiş kadınlarda %31,8, yükseköğretim mezunlarında %8,9.

  • Bölgesel farklılıklar: Fiziksel şiddet en yüksek Kuzeydoğu Anadolu (%25,9), en düşük Orta Doğu Anadolu (%8,8).

Araştırma, kadına yönelik şiddetin sadece yasal düzenlemelerle değil, eğitim, toplumsal zihniyet dönüşümü ve bölgesel farklılıkları gözeten sosyal politikalarla mücadele edilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.